İddaa KG Var Nasıl Oynanır? | İddaa Hesaplama, Canlı İddaa

iddia var ne demek

iddia var ne demek - win

Büyük SJW Ansiklopedisi

SJW (social justice warrior) bir kültürel/politik akım olarak Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’nın özellikle son 10 yılına damgasını vurdu. Lakin, Türkiyede yaşayan ve şu an en başta Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden şeriatçı ve onun çomarları gibi çok daha büyük dertleri olan insanlar bu akım hakkında pek bilgi sahibi değil.

Kökeni

Her ne kadar şimdiki kadar radikal olmasa da, SJWnin ilk ortaya çıkışı 1930lar Weimar Almanya’sına rastlar. Frankfurt Üniversitesinde özellikle sosyoloji ve psikoloji çalışan akademisyenler Marx’tan ilham alarak Alman toplumunun sorunlarının “köküne inmeyi” amaçlamışlardır. Özet olarak bir çok adaletsizliğin esasında milliyetçilikten, evlilik öncesi seks yapmamak tarzı geleneklerden ve çekirdek aile yapısından kaynaklandığını iddia etmişlerdir.
Bu bağlamda Alman toplumunun gelenekselci patolojilerden muzdarip olduğu fikrini yaymaya çalışmışlardır. Dikkat çekici bir başka konu ise Frankfurt Okulu ideologlarının neredeyse hepsinin Yahudi olmasıdır. Birinci dünya savaşından hemen sonra Sovyetler destekli Bolşevik darbe girişimine (Kapp Putsch) liderlik eden herkesin Yahudi olması ile zaten Almanya’da ciddi şekilde artan Yahudi düşmanlığı, Frankfurt Okulu’nun radikal fikirleri dolaysıyla yeniden alevlenmiş ve Nazi’ler iktidara yürürken bu akademisyenlerin yazdığı metinleri “işte içimizdeki Yahudi hainler böyle düşünüyor” diyerek yaymışlardır.
Bu akademisyenler ikinci dünya savaşı sırasında soykırımdan Amerika, California’ya kaçmışlardır ve fikirlerini asıl burada olgunlaştırmışlar. Zaten, şu an da SJW ideolojisinin Mekke’si açık ara farkla California’dır.

Felsefesi

Ortodoks Marksizmin sınıf çatışmasını ırk, kültür ve cinsiyet çatışmasına çevirmiştir. Bu bağlamda Marksizmdeki “ezen sınıf” olan burjuvazi “heteroseksüel beyaz erkek” ile yer değiştirmiş, “ezilen sınıf” olan işçilefakirler ise “siyahlar, latinler, kadınlar, homoseksüeller” ile değiştirilmiştir.
Ana fikir şudur: insanlar doğuştan gelen özelliklerine göre sınıflara ayrılmıştır ve tarihin başından beri beyazlar siyahları, heterolar homoları, erkekler kadınları ezmiştir ve toplum radikal şekilde dönüştürülmeden bütün toplumsal adaletsizliklerin temeli olan bu döngü sona eremez. Hiç bir yazılarında ortodoks Marksizmin temel taşı olan “işçi diktatörlüğünden” bahsedilmez ama benim gözlemlerime göre bu felsefenin hedeflediği ütopya ise “siyahların, eşcinsellerin, kadınların diktatörlüğü”.
Neo-Marksizm veya kültürel Marksizm olarak adlandırılan bu akım zaman içinde Batı akademisinde ciddi güç kazanmış ve komünizmin yıkılması ile Batı solunu ele geçirmeye başlamıştır.

Terminolojisi

Sloganları

Vs...
submitted by Lumpy-Ad9393 to KGBTR [link] [comments]

16 yaşındaydım ve ağır abazaydım part 3

salonda oturuyorduk. Okul kıyafetini çoktan çıkarmıştı. Ne ara gidip çıkardı hatırlamıyorum. Altında pijama üstünde tişört vardı. Fakat vücut hatları dahada belirgindi. Daha fazla kendimi tutamadım. önünde dizlerimin üzerinde durdum. Kısaca parkenin üzerinde. Pijamasını indirip kafamı vajinasına arkaürdüm. Kikirdemeye başladı. "sen sırf bu bacak arasındaki yüzünden ölebilirsin " dedi. ölmek için daha yüce bir fakatç mı vardı sanki. Pijaması bileklerindeydi. Külodunu da indirmiştim baldırlarına. Yalamaya başladım vajinasını. Gene kafamı bastırıyordu. Ve yine kısık kısık inliyordu. öncekinden daha güzeldi. Pijamalar daha tahrik edici olmuştu birden. Sağ elimi tişörtünün içinden geçirdim ve göğüslerinden birini sıkmaya başladım. Sol elim belini kavramış vaziyetteydi. Deniz in vücudu titremeye başladı . Sara krizi geçirmişçesine titriyordu kız. Inlemeleri diğer dairelerden duyulabilirdi. Tam vücudunu koyvereceği anda kapıda anahtar sesi duyuldu. Anahtar kapıyı zorluyor ama açamıyordu. çünkü öteki anahtar kilidin üzerindeydi. Hemen toparlandı deniz. Yüzünde boşalmakla boşalmamak içinde gidip gelen birinin yüz ifadesi vardı. Kendine çeki düzen verdi. Derhal defterlerinden birini mutfağa arkaürüp açtım. Bu sırada kapıda ki iyice zorlamaya başlamıştı. Deniz kapıyı açtı. Gelen annesiydi. Mutfağa girdi elinde poşetlerle. Ardından beni gördü:
-slm oğlum . +selam teyze. +-anne bu zapatista dedi deniz. -memnun oldum oğlum. +bende. -ders mi çalışıyordunuz. +-evet anne . -iyi iyi çalışın.
Hissettiğim korkunun haddi hesabı yoktu. Neyse ki tehlike geçmişti.
deniz mutfağa geldi. önümüzde ki deftere sap sap bakıyorduk. Ben gideyim mi diye sordum. Neden dedi. Aklıma söyleyecek bir şey de gelmedi. Kafamı eğdim önümde ki deftere bakmaya devam ettim. Defterde de yazı yoktu doğru muntazam. Sadece şekiller çizilmişti. 5 10 derken yarım saat oldu hala aptal aptal deftere bakıyoruz. Artık dayanamadım: -deniz ben gidiyorum. +hehe iyi de niye bu kadar heyecan yapmış oldun? Bir an gaza gelmişim herhalde. Sesim bana normal gelmişti. -sonrasında görüşürüz. +tamam. Denizlerin evinden çıkıp eve doğru yol aldım. Abim bu sefer evdeydi. Ek olarak annem de öyle. Bizlere gelmediğimiz iyi olmuştu. Odaya geçtim abimin yanına. Derslikından bir arkadaşı vardı. Konuşuyorlardı: -oğlum o kız o denli güzel değil ya (mal abimdi bu) +nasıl güzel değil lan sarı saçlı bembeyaz kız işte. Ben de yan yataktayım bu sırada. Bu iki odun da bilgisayarın karşısında msn açık vaziyette bunları konuşuyorlar. +lan açtı açtı oturumu. Yazsana bir şeyler. -kendi hesabından yaz lan. Ya uzatma işte. Abim bu söz konusu kıza slm nbr ödev var mı falan yazarken yanında ki herif hemen hemen orgazmın eşiğine gelmişti. Hele kız cevap verdiğinde bir kişneyişi vardı ki, ingiliz atı huur çocuğu kızı gibse bu kadar gaza gelmez.
bu herifler kişnedi ben yattım bu muallakler neredeyse boşaldı ben gene yattım. Ve akşam oldu.
Babam eve girdiğinde annem noldu falan diyordu. şak diye bizim odaya daldı. -uzaklaştırma mı aldın okuldan? +hayır. -gerçeği söyle. +evet 5 gün. (baskıya gelemem) -oğlum sen adam olmayacak mısın ya? +baba ilk defa bir şey yapıyorum sakin ol. -o 5 günü çalışarak geçir de aklın başına gelsin. Yarın sabah hazır ol.
Gibik müdür yardımcısı. Ayrıca abimin arkadaşı da bana bakıyordu. Bin hala gitmemiş. Iyice moralim bozulmuştu. Acaba yarın nereye gidecektim. "abi birazcık kalkta oynayayım" dedi. "oğlum dur hatunu ayarlıyoruz" dedi. Mevzuşmalarına baktım. Kız bunlara deli misiniz? Yazmıştı. Her neyse ki ananızı giberim falan yazmamıştı herhalde öyle dese bunlar kızı aşık ettiklerini falan sanırlardı.
bu herifler kişnedi ben yattım bu muallakler hemen hemen boşaldı ben gene yattım. Ve akşam oldu.
Babam eve girdiğinde annem noldu falan diyordu. şak diye bizim odaya daldı. -uzaklaştırma mı aldın okuldan? +hayır. -doğruyu söyleki. +evet 5 gün. (baskıya gelemem) -oğlum sen adam olmayacak mısın ya? +baba ilk kere bir şey yapıyorum sakin ol. -o 5 günü çalışarak geçir de aklın başına gelsin. Yarın sabah hazır ol.
Gibik müdür desteksı. Bu arada abimin arkadaşı da bana bakıyordu. Bin hala gitmemiş. Iyice moralim bozulmuştu. Acaba yarın nereye gidecektim. "abi birazcık kalkta oynayayım" dedi. "oğlum dur hatunu ayarlıyoruz" dedi. Mevzuşmalarına baktım. Kız bunlara deli misiniz? Yazmıştı. Her neyse ki ananızı giberim falan yazmamıştı herhalde öyle dese bunlar kızı aşık ettiklerini falan sanırlardı.
babamın otomobiliyla giderken midem ağrımaya başladı. "baba yarın gitsem olur mu" dedim. Cevap vermedi. şimdiki aklım olsa "sen benim için bir tanrı modelisin bin fight clubu izledin mi bilgisiz lümpen" demezdim gene de. Levye yi alır gebertirdi beni. 30 dakika kadar olmuştu yolda ilerleyeli. Bir binanın önünde durduk. Gel benimle dedi. Arkasından yürümeye başladım kurbanlık koyun şeklinde. Ne var şu demek oluyor ki benim de kız gibmişliğim vardı neden kendini bu kadar üstün görüyordu?
Binanın alt kısmına girdik. Depo şeklinde bir yerdi. Içerisinde atölyeler olan bir binaydı. Babam beni ustabaşıyla tanıştırdı. "eti senin kemiği benim" dedi. Klişe yetmezliğinde ölecekti herifler. Ustabaşı nasılsın yeğenim dedi. Iyiyim abi dedim. Gel bakalım elin nasırlansın birazcık dedi. "abi merak etme az osbir çekmedim" dese miydim diye hala düşünüyorum. Burası bir sayacıydı. Saya ayakkabının deri kısmıdır. Gerçi ben de pek anlamıyorum ya. Saat sabahın 8 iydi ve iş başı yapılmış haldeydi. çevre ölü balıklar benzer biçimde duran insanlarla çevriliydi. Bir vehamet aldı bedenimi. Hüzün kapladı düşüncelerimi. Ilk kere lise bile güzel göründü gözüme. Hem güzel kalçalı güzel göğüslü kızlar vardı. Burada göbekli kıllı herif doluydu. önüme tabanları verdiler. Tabanalr iplerle yanyana dizililerdi. O ipleri kesmem istendi. Başladım kesmeye. Saate baktım 3 dakika geçmişti. Etrafta kimse olmasa eminim hüngür hüngür ağlardım. Sevgikoyayım kapitalizm. Iyi geceler.
işte zaman akmıyordu neredeyse. Tabanları tekliyordum yenileri geliyordu, tekliyordum yenileri geliyordu. Oturduğum yerin tam karşısında saat vardı. özellikle bakmamaya çalışıyordum saate ama hep gözüm kayıyordu. Bir süre saate hiç bakmadım. Peşinden aniden sevinçle artık yarın olmuştur diyerek saate baktım. 8.30 du. O an yemin ederim gözlerim doldu. Geçmiyor mu lan bu süre diyordum. Sayacı da hepimiz büyükçe bir masanın çevreında otururdu. Yan yanaydınız doğrusu. Bir anda konuşmaya başlardı herifler: -yauv abicim sen o ciğeri hiç elazığ da yedin mi? +yok abi yemedim. -yav yok böyle bir şey.
Herifler yiyecek programı çeviriyorlardı. Ardından futbol, politika. Yanımda bir adam durmadan beni konuşturmaya çalışıyordu: -ee genç var mı manita durumları? +yok abi. -niye yok oğlum. Bu yaşta vericen odunu. +hehe haklısın abi. -tabi haklıyım lan. Hiç gibmedin mi? (bakınbeyler, bazılarınız bu konuşmaları abarttığımı sanabilir. Ama size yemin ederim abartmıyorum tam tersine hafifleştiriyorum. Bu tip bölgelere çalışanlamış olur ne demek istediğimi anlarlar) +yok abi hiç yapmadım.
Arkasından radyoyu açtılar. Işte bu kısım benim en nefret ettiğimdi. Arabesk ve türkü dinliyorduk. Eğer başbakan falan olsam direk bu işyerlerinde müzik dinlemeyi yasaklarım. Dinlemek isterlerse illa it’s my life, tuttu frutti ismail, we will rock you, frantic tarzı şarkılar dinleyebilirler. Moral falan kalmıyordu adamda. Sonrasında saate baktım 8.45. Vakit ve gerçeklik teriminin sevgi koyayım.
tabanları tekledikten sonra usatabaşı “gel koçum ciddi bir şey yap” dedi. Tabanları teklemeyi bu kadar hafife alması sinirimi bozdu. Doğrusu ben onları teklemesem tüm iş aksardı bana göre. Ben kilit oyuncuydum. Diğerlerinin ne meydana getirdiğinı giblemiyordum.
Ustabaşının yanına gittim. Sayayı bir bütün haline getirmeden önce sittin tane parçası vardır. O parçaları diğer bir parçaya yapıştırırsınız dikersiniz arkasından gene birkaç işlemden geçer. Ustabaşı sandalyemin yanına geldi. Ve ne yapmam icap ettiğini gösterdi. Solüsyon denen bir yapıştırıcı var. Bu yapıştırıcıyı süngerle ıslatıp o solüsyonu belli parçaları yapıştırmak için sürüyorsunuz. Bana bunu öyle bir anlatıyordu ki dedim herhalde bunu yapmazsam dünya yok olacak: - bak koçum bu iş çok önemli. Sakın çok kötü etme parçaları. Gösterdiğim yerin dışına taşırma. Tamam mı? +tamam . -daha yüksek. +tamam. -bağırlan bağır sesin çıksın. +tamam huur tamam gibtir git lan . Real: tamaaaaaaam abiiii. bu tip işleri yapa yapa saat 1 i buldu. Saat 1 i bulana kadar bir çok siyasal konu tartışılmış , her türlü futbolcu her türlü türk takımına getirilmişti.
öğlen içinde yemek yerdiniz yada ne yapmak isterseniz. Dedim an bu an kaçayım. Ama çalışan muallaklerden biri yanımdan ayrılmıyor. “sayacılık kabiliyet ister. Hepimiz sayacı olamaz.” bir anda tüm sokak her türk sayacı doğar diye başlasaydı keşke. Herif yaptığı işi çok fazla önemsiyordu. Alt tarafı ayağımızın altında olacak kıymet vermediğimiz bir şey üretiliyordu.
Babam 10 lira vermişti. Sanırım yiyecek yemem falan için. Bir büfeye girip tost aldım. Yanına da bir sprite. Büfeci de susmuyordu. Galiba biri bu civarda ki adamların yanına gelip “susan huur çocuğudur” demiş. Yoksa herkes bu kadar çok konuşamazdı imkan yoktu.
Tostu yedikten sonra dönmem için iş yerine 10 dakika vardı. Yolda ki banklardan birine oturup etrafa baktım. Yoldan geçen güzel kızlar vardı. 10 dakikayı onlarla değerlendirebilirdim. Yapmadım ama. Kendimi çok bitkin hissediyordum. Sonrasında uzaktan biri bağlarırdı “geeeenç gel işbaşı” niçin bana miras bırakan bir akrabam yoktu ki.
yeniden işe girdik. Yine bana söylenenleri yapmış oldum. Sayacının sahibi geldi kahkaha atarak. Ustabaşına iddia kuponunu gösteriyordu. Herif 900 lira tutturmuştu söylenene nazaran. Bende bir ara 10 tane falan kupon yapmışımdır. Fakat hiç tutturamadım. Tek maçtan bile yatamadım. Hep olduğu şeklinde tüm maçları yanlış tahmin ediyordum.
Akşam doğru saat 5 olduğunda vücudum buradan kaçalım diyordu bana. Artık sahiden kafayı yiyecek konumdaydım. Biri bana dokunsa ağlayacaktım. Beni öldürseler sesim çıkmaz. Ama bu tür şeylerden nefret ediyorum. Köle gibiydim.
Artık saat 8 olmuştu. Iyice afalladım ne süre sona eriyordu lan bu iş. Allahım yaşamımın sonuna kadar ayakkabı tabanı tekleyecektim. Iş çıkışına yakın bunların muhabbet iyice manyaklaştı: -yav abi o karıynın göğüsler üfffff. +onda ne amcık vardır biliyor musun, soğan gibi yarmışlardır onu. -yanında ki karı iyi mi dana anasını satayım. +onlarda da acaip amcık vardır öyle deme. Bir keresinde öyle bir kadınlayım. Vallahi billahi göbeğini baldırlarını kaldırdım amı bulamıyorum.En sonucunda iki elimle açtım oraya vurdum mala. (bu cümlelerin birazcık daha iğrencini düşünün) bu anda tuvalete gittim. Mevzuşmanızı gibeyim dedim. Fakat tahrik olmadım desem asılsız olur. Bir attırsam mı diye kendim söylendim. Fakat yapmadım. Yine geri döndüm çalışmaya. saat 9 da iş bitti. Ustabaşı hadi koçum yarın görüşürüz diyince kanım çekildi. Değil 1 gün bir saat daha gelemezdim buraya. Dışarı çıktığımda 1 ay falan geçmiş gibiydi. çok tuhaf hissettim kendimi . Ilk kere dünyayı görüyor gibiydim. Peşinden bu salakça düşüncelerin fazla üzerinde durmadan minibüs durağına gittim.
Minibüs durağında liseli bir çift vardı. Aşkım lı maşkımlı mevzuşuyorlardı. Tam üzerine kusmalıklardı. Onları duymamaya çalıştım. Her neyse ki minibüste gelmişti.
Minibüsler bildiğimiz gibi. Ayakta gittim doğal olarak. Otobüs ve minibüslerde bu vaka çok aptalca geliyor bana. Yürümemek ve yorulmamak için bu çalgılara biniyoruz. Ama daha çok stres yaşayıp daha çok yoruluyoruz. Hepimiz birbirinin kucağına oturabilmeli. Bunları aşmalıyız artık.
Eve geldiğimde kişneyen bin gene oradaydı. Galiba evdekiler benden ümidi kesince evlatlık almışlardı bunu. Benden daha çok bizim evdeydi. Yine bir kızla msnde konuşuyorlardı. Kafayı soktum ikisinin arasından ekrana baktım. Kız bunlara en son 25 dakika önce cevap vermişti.
Babam içeriden bana seslendi, yanına gittim: -nasıldı iş? +görkemli. (biri neyi hissetmek temenni ediyorsa benden tam tersini söylerim) -hadi ya. Yarında oradasın doğrusu? +memnuniyetle giderdim baba fakat ödevim var. -bak sen. +yaa. -demek ödevin var? +öyle. -iyi mi olsa uzaklaştırma aldın gerek yok ödeve falan yarın da gidiyorsun?
Yanıt bile vermedim kendisine. Ben bu herifin oğlu olmayabilirdim belki de. Kendimi bu şekilde avuttum.
Sabah uyandığımda gördüğüm rüyalar beni daha da korkuttu. Aynen şöyle bir rüya gördüm: yan yana 20 kadar çıplak kız dizilmişti. Onlara büyük bir açlıkla yaklaşıyordum. Ardından bir de baktım birbirlerine iple bağlıydılar. Ve daha sonra arkadalarından ustabaşı çıktı. “oğlum tekle bunları” dedi. Kızların iplerini tek tek kesip onları ayırdım. Yaşamımın en taktan anlarıydı.
submitted by Kira_Voight to kopyamakarna [link] [comments]

Pornocu karın olma rahatlığı

Düşüne biliyormusun Aylık 300-400 bin dolar gelir elde ediyorsun karının nude saklamana gerek yok karını tatmin edememe sorunu yok farklı pozisyonlar deneme şansın var en güzeli ise SİKİŞ VAR SİKİŞ ne kadar güzel değilmi ben cede çok güzel hani Bi kızın cinsel bölgrsinde kıllanmalar baslamıs sonra annesine demiş ki benim bölgemde tüyler cıkıyo demiş sonra annesi demişki maymunun tüyleniyo normal bişey demiş bi gün sofradalarmış ablası kız annesi varmış kız ablasına demiş ki benim maymunum kıllandı demiş ablasıda demiş ki ooo benim maymun muz yemeye başladı bile demiş onun gibi düşünün birde ona özel hissettirmek çok zor olmayacak dır cünki pornocu abi pornocu çok kolay bi şekilde özel hissedirrirsin ama ona kolay bir şekilde özel hissettirmeyi merak ediyorsun dimi? Gel anlatıyım amk çocuğu kızı soyar soymaz zıbam diye geçirmeyeceksin beyinsiz evladı. uzun süre sevişin amk vakit bizim. sonra yavaş yavaş soyacaksın, hala sokmak yok amk evladı. kızı ilk başta yavaş yavaş dokunacaksın, tüm vücudunu gezeceksin. püf noktaları var da uzun sürer. o huylanıp, iyice kıvama gelmeye başlayacak. daha am'a dokunmadık. am yok daha. şimdi biraz kıvranmaya başladığında, amın etrafına bas çek yapacaksın, hafif dokunuşlarla. bunu yaptıktan sonra, dudağını amın etrafında gezdireceksin. daha yalamak yok. sadece dokundurup çekiyorsun. bir süre devam et. kız uçacak. yavaş yavaş ama yakınlaş, orada da dokundur çek dudağını. ilk sinyali yolladık. şimdi tüm vücudu dudağınla gezmeye başla. bunu yaparken arada sırada öpeceksin. kız kuduracak, hatta titreyecek. amın üst bölgesine geldiğinde öpüp çekeceksin. iyice yaklaşacaksın, bu sırada arada da yalıyorsun tabi. ellerin de hiç durmayacak moruk. ellerin sürekli aktif olacak. sen amı öpmeye geldiğinde, ellerin bacaklarda, göğüste olacak. deli gibi sıkmayacaksın. am'a bir öpücük kondurduktan sonra yavaş yavaş elini ama götürüyorsun ve yukarıya kızı öpmeye çıkıyorsun. biraz orada yedikten sonra yine yavaş hareketlerle, aşağıya iniyorsun ve am'a bir dil atıyorsun. sonra kızın suratına bir bak. o şu an burada değil. amı yaladıktan sonra artık iş emmeye gelecek. emeceksin. ellerin sabit durmayacak sürekli oynayacak. emerken kızın suratındaki o azgınlığı göreceksin. sok artık diyecek. amaaaan sakın sokma orospu çocuğu. o kadar yaladın, boşa gider. yalamaya devam. eller durmuyor, amın her tarafını yalayacaksın. kız kuduracak, dakikalarca yalamışlığım var. bu kızı orgazm etmeden bırakmayacaksın. tabi zordur ama bazılarında hemen işe yarar. yalaya yalaya kız orgazma oldu, eller sabit durmadı. buraya kadar iş güzel. kız hala isteyecek. daha yarrak sokmadık. kız zaten 1-2 dakika sonra yine isteyecek. çıkarıp yarrağı sokacaksın. erken mi boşalma sorunun var? kıza 3 git gel biraz bekle, beklerken kızı öp falan. sonra devam edeceksin. baktın boşalacaksın, pozisyon değiştirme ayağıyla vakit kazanacaksın. tabi bu erken boşalan yıkıklar için. buradan sonra ağzın, ellerin ve sikin hiç durmayacak. sürekli sikeceksin. Tmm şimdi bu konudada anlaştık mı? Tmm güzel devam edelim o zaman peki başka ne yapman gerek biliyomusun? Tabiki kas amk bak şimdi anlatıyorum iyi dinle iyi oku bıraderım sımdı nabıosun bılıyomusun 33 lıraya guzel bı proteın tozu alıorsun karıstırıosun muz fln ıste gıdıosun salona tam 11 kere şınaw cekıosun bak bura cok onemlı.Ondan sonra gıdıosun tmm mı 7 kere dambıl kaldırıosun 3.5kg olcak ondan sonra duwarları kırabılırsın tek yumrukla kardesım,cok ıyı form tutarsn benım dedıklerımı yap bu konudada anlaştığımızı düşünüyorum? Tmm mı? Tamam devam o zaman peki başka ne güzellikleri var pornocu karının olması? Tabiki en iyi taktik olan kıza duşa girmeyi teklif et vücudunu köpükle sonra köpükle beraber oraları elinle okşar şekilde temizle ama temizlemek için yaptığını çaktırma sanki ön sevişme gibi düşün anlarsa belki utanır çekinir falan, ya da oral yapmadan önce elinle biraz vajinasıyla oynadıktan sonra çaktırmadan elini kokla falan bir şey yap hiç koku yoksa yapış gitsin. Gibi şeylere gerek yok direk diyeceksin ki GÖTEN SİKİŞ İSYORUM oda direk kabul eder merak etme. şimdi aylık 300-400 bin dolar kazanıyorsunuz unutma pc toplamak istedin ama karını üzmek istemiyorsun tmmı? Merak etme ben sana güzel bi sistem toplucam kafan rahat olsun senin boktan sistemini havada sikicek önce ekran kartindan başliyoruz iki tane alicaz ki geta 5 1000 fps nin altina düşmesin bir tane gtx 980 bir tane de gtx 100 alicaz gtx 1080 yapicaz böylece geta 5 rahat 1300 fps sen rahat ol hardsik ve işlemci olmadan da oyun oynayamazsin ananin amina mi takican ekran kartini bir de kasa lazim kasa zalımman alma evereks daha iyi işlemcin en az 37 çekirdekli olmak zorunda yoksa hardsikinle darbugaz olur remleri de en az 85 cigolayt öneriyorum çünkü overkulak yaptiğinda ısınabiliyor anakart olarak da ananı öneririm bütün parçaları anana takicaz bu kadar sistem topladik bu sistem çok ısınacak o yüzden sana sıvı soğutma öneririm sakın gidip 500-600 lira verme bir sıvı sogutmaya erikli su da cok rahat işini görür psu olarak da 650 watt kullanmışsın 650 watt anca geyta vaysti oynarsın geta 5 için 1500 watt kullanman gerek 1500 wattın altı kasar biliyosun bu sısteme 450 gb ssdmı alınır o ssd ıle anca sikiş ızlersın oraya 890 gb kınftson hayperX fury ssd onerıyorm bunun dısında kasa everest alma ananın amı daha ıyı muafaza eder o parçaları zalman ve coolermaster alacaksın. O psu ne amına kodumun paytak comarı 650 w almıs birde gtx 1080e 650 watt psu anca götünü temizler neysseee devam edelim şimdi nerde kalmıştık? Neysa şimdi diyelim ki Müslümansın Bu bilgi ıslamın hak ve doğru olduğunu ıspatlar çünkü ruh hamileliğin 120. Gün gönderiliyor demekki bu zamana kadar melekler düşünüyor tartışıyor acaba erkek ruh mu yoksa dişi ruh mu götürelim diye bi grup melek diyor depoda erkek çok erkek götürelim diğer grupta erkekler azıttı cinayetler çoğaldı kadın ruhu götürün diyor olabilir. Bu konuyuda geride bıraktık demek oluyor ki pornocu karın olması çok karlı bir iş ama üzülme makyaja gerek yok sende karlı bir iş sin cünki Erkek makyaja gerek duymaz çünkü evrende ki en ihtişamlı varlık Erkeklerdir, kadınlar çirkin orospu evladıdır hepsinin anasını sikeyim mesela Horoz ve Tavuktan örnek vereyim Horozun duruşu yeter amk Tavuk nasıl koca götünü sallaya sallaya gezsin anasını siktimin evladı Gelelim Aslanlara, Dişi Aslan yarrak gibidir kel kel dolaşır Erkek Aslan ise ananızı sikerim der gibi etrafa bakar ve bakışıyla düşmanını korkutur işte İnsanlarda böyledir bizim orospu kezbanlar tipsiz olduğu için makyaj yaparlar alayı sahtekar oç bunların aklı olan evlenmez evlenin de anasını sikiyim eğer illa evlencekseniz makyajsız bi bakın kıza genelde makyajsız hepsi ruh hastası gibi durur ama olsun siz yine de bi bakın fena değilse evlenin işte neyse bak birde tavuz kuşundan örnek vereyim tavuz kuşunun dişisinin arkasında o olan süslü şey yok normal kuyruk gibi bişe var ama erkeğinde Kocaman böyle yelpaze gibi şeyler var o yüzden kadınların anasını sikiyim erkekler olmasa bunlar eski çağda hayatta felan kalamazdı erkekler sayesinde geçinirdi hepsi analarını sikiyim bizimde bunlara eski çağda bakmamızın tek sebebi zevkti yani sikip sikip atıyoduk hak ettikleri şeyde bu hepsi güçsüz sırık orospu evladıdır aksini iddia eden varsa Kocaeli/Gebze Gürazlar Caddesi Güneş Apartmanı No 41/7 gelsin onun da anasını sikiyim 0545 224 1432 hadi amına kodumun bebeleri inkar eden varsa bana ulaşsın da satırla kafanızı deşeyim baltayla kafanızı ortadan ikiye ayırayım.
submitted by niyeolmuyoaq to KGBTR [link] [comments]

SCP-049

Madde: SCP-049
Nesne Sınıfı: Öklid
Özel Saklama Prosedürleri: SCP-049, Site-19 Araştırma Sektör-02 de standart güvenlikli insansı muhafaza hücresinde tutulmaktadır. SCP-049 bir yere nakledilmeden önce mutlaka uyuşturulmalıdır. Nakil sırasında SCP-049 3.Seviye İnsansı Kısıtlama Kelepçeleri (tasma ve uzatma çubukları dahil) ile sabitlenmeli ve en az iki silahlı koruma tarafından izlenmelidir.
SCP-049 genellikle vakıf çalışanları ile iş birliği yapsa da ani davranış değişiklikleri ve taşkınlık durumlarında güç kullanılması gerekmektedir. Bu taşkınlık anlarında hiç bir personel kesinlikle 049 ile doğrudan temas etmemelidir. Lavantanın (L. multifida) SCP agresifleştiği zamanlarda sakinleştirici etkisi olduğu görülmüştür. SCP-049 sakinleştikten sonra genellikle uyumlu haline geri döner ve direnmeden muhafaza hücresine dönecektir.
SCP-049'un muhafazasını kolaylaştırmak için iki haftada bir, yakın zamanda ölen bir hayvanın (genellikle bir sığır veya diğer büyük memeli) cesedi sağlanacaktır. SCP-049-2 örnekleri haline gelen cesetler, SCP-049'un muhafaza hücresinden çıkartılmalı ve yakılmalıdır. SCP-049'un artık insan denekler ile etkileşime girmesine izin verilmemektedir ve insan denekler için talepleri reddedilecektir.
Geçici Sınırlama Prosedürü Güncellemesi: (Bkz. Ek 049.3) Muhafaza Komitesi Emri 049.S19.17.1 ile artık SCP-049'un herhangi bir Vakıf personeli ile doğrudan etkileşime girmesine izin verilmemektedir. Aynı zamanda ameliyatlarında kullanmak için herhangi bir ceset de sağlanmayacaktır. Bu karar, SCP-049'un muhafazası ile ilgili bir uzlaşıya varılana kadar süresiz olarak devam edecektir.
Açıklama: SCP-049 1.9 metre civarında, ortaçağ veba doktoru görünümünü taşıyan insansı bir varlıktır. SCP-049 bu mesleğin göstergesi olan cübbe ve seramik bir maske giyiyor gibi gözükse de bu giysiler SCP-049'un vücudunun bir parçasıdır ve altındaki form neredeyse ayırt edilemez haldedir. Buna rağmen röntgenler SCP-049'un bu katmanın altında insansı bir iskelete sahip olduğunu göstermektedir.
SCP-049 çeşitli dillerde konuşma yeteneğine sahip olsa da İngilizce ve ortaçağ Fransızcasını tercih etmektedir.1. SCP-049 genellikle vakıf personeline karşı samimi ve iş birliği içerisinde olsa da "Veba" olarak adlandırdığı şeyin varlığını hissettiğinde huzursuz veya direkt agresif hale gelmektedir. Bu Veba'nın tam olarak ne olduğu Vakıf araştırmacıları tarafından bilinmese de SCP-049 için büyük bir endişe kaynağı olduğu görülmektedir.
SCP-049, Veba'dan etkilendiğini gördüğü bireylere karşı saldırgan hale gelir. Böyle bir durumla karşılaşılırsa hemen kontrol altına alınmalıdır. Eğer bırakılırsa bu bireyleri öldürmeye çalışır. SCP-049 doğrudan temas ile bir organizmanın bütün yaşam fonksiyonlarını durdurma yeteneğine sahiptir. Bunun nasıl olduğu şu anda bilinmemektedir ve SCP-049'un kurbanlarının otopsileri sonuçsuz kalmıştır. SCP-049, bu cinayetlerden sonra hayal kırıklığı ya da pişmanlık duyduğunu ifade ederek, "Veba"yı bitirmek için çok az şey yaptıklarını belirtmesi ile taşıdığı siyah bir doktor çantasında bulunan aletleri kullanarak ceset üzerinde ilkel bir ameliyat yapmaya çalışacaktır.2. Bu ameliyatlar her zaman "başarılı" olmamakla birlikte, genellikle SCP-049-2 örneklerinin oluşturulmasına neden olur. SCP-049-2 örnekleri, SCP-049 tarafından yönetilen yeniden canlandırılmış cesetlerdir. Bu örnekler, sadece temel motor beceriler ve tepki mekanizmalarına sahiptir, önceki anılarına veya zihinsel işlevlerine sahip değil gibi görünmektedirler. Bu varlıklar genellikle çok az hareket eder ve aktif değildir. Eğer provoke edilirse veya SCP-049 tarafından yönlendirilirse son derece agresif olabilirler. SCP-049-2 örnekleri aktif biyolojik fonksiyonlara sahiptir, ancak bunlar şu anda anlaşılmış olan insan fizyolojisinden çok farklıdır. Bu farklılıklara rağmen, SCP-049 kurbanların "iyileştiğini" belirtir.
Ek 049.1: Keşif
SCP-049, Güney Fransa'daki Montauban kasabasında bir dizi kaybolma olayının araştırılması sırasında keşfedildi. Yerel bir konuta baskın sırasında araştırmacılar, SCP-049'un yanı sıra birkaç SCP-049-2 örneği buldular. Kolluk kuvvetleri saldırgan 049-2 örnekleri ile çatışırken, SCP-049'un bu olayı izlediği ve günlüğüne notlar aldığı belirtildi. 049-2 örneklerinin tümü imha edildikten sonra, SCP-049 kendi rızası ile Vakıf gözetimine girdi.

Keşfedilme anında SCP-049
Aşağıdaki görüşme Doktor Raymond Hamm tarafından ilk araştırmalar sırasında yapılmıştır:
Görüşmeyi Yapan: Dr. Raymond Hamm, Site-85
Görüşülen: SCP-049
[KAYIT BAŞLANGICI]
SCP-049: (Fransızca) Pekala, nasıl başlamak istersiniz? Kendimizi tanıtalım mı?
Dr. Hamm: (Diğer tarafa dönerek) Fransızca mı bu? Bir tercüman bulabilir miyiz-
SCP-049: (İngilizce olarak) Kralın İngilizcesi… Tercümana gerek yok efendim, yeterince iyi konuşabilirim.
Dr. Hamm: Güzel. Adım Dr. Raymond Hamm ve-
SCP-049: Ah! Bir doktor! Şüphesiz ki benzer görüşlere sahibiz. Uzmanlık alanınız nedir beyefendi?
Dr. Hamm: Kriptobiyoloji, neden-
SCP-049: (Güler) Bir tıp insanı, tıpkı benim gibi. Harikulade! Ben de sıradan sokak serserileri tarafından kaçırıldığımdan endişe etmeye başlamıştım. (Etrafa bakarak) Bu yer, öyleyse. Burası sizin laboratuvarınız mı? Gayet temiz ve vebadan neredeyse hiç iz yok.
Dr. Hamm: Veba mı? Ne demek istiyorsun?
SCP-049: Afet! Kara ölüm. Bilirsiniz… ah…(parmakları ile şakaklarına vurarak) …ne diyorlardı buna… şey… ah, her neyse önemi yok. Veba. Bu duvarların dışında fazlasıyla mevcut. Bir çoğu buna yenik düştü ve çok daha fazlası düşmeye devam edecek. Ta ki mükemmel bir tedavi geliştirilene kadar. (Arkasına yaslanarak) Neyse ki, onu bulmaya çok yakınım. Görüyorsunuz ki hayattaki görevim dünyayı bu vebadan kurtarmak. Bütün tedavileri bitirecek gerçek bir tedavi!
Dr. Hamm: "Kara ölüm" derken bubonic vebadan mı bahsediyorsun?
SCP-049: (Duraksar) O nedir bilmiyorum.
Dr. Hamm: Anlıyorum. Ajanlarımızın o evde bulduğu varlıklar, sen onlarla karşılaştığında ölülerdi değil mi? Onları yeniden mi canlandırdın?
SCP-049: Hmm, öyle de denilebilir. Olaylara çok basit bakıyorsunuz doktor. Ufkunuzu genişletin. Yaşam ve ölüm, hastalık ve sağlık.. Bunlar amatör doktorlar için amatör terimlerdir. Bu dünyada insanları ilgilendiren tek bir illet vardır ve o da Veba. Başka hiçbir şey değil. Beni yanlış anlamayın, onlar çok hastaydı, hem de hepsi.
Dr. Hamm: Sen de o insanları iyileştirdiğini mi düşünüyorsun?
SCP-049: Elbette. Benim tedavim en etkilisidir.
Dr. Hamm: Fakat o şeyler artık insan değildi.
SCP-049: (Duraksayarak Dr. Hamm a bakar) Evet, bu mükemmelbir tedavi değil. Fakat zamanla olacak. Ve daha fazla deneyimle. Yöntemlerimi geliştirmek için bütün hayatımı harcadım doktor Hamm, gerekirse bir ömür daha harcayacağım. Şimdi, fazla vakit kaybettik. Yapacak işlerimiz var! Kendi araştırmama bölünmeden devam edebileceğim bir laboratuvara ihtiyacım olacak. Ve asistanlar elbette, tabii bunu kendim de sağlayabilirim. Zamanla… (Güler)
Dr. Hamm: Kurumumuzun buna izin vereceğini sanmıyorum-
SCP-049: Saçmalık. Burada hepimiz bilim insanlarıyız. Önlüğünüzü alın ve odamı gösterin doktor. (bastonu ile işaret ederek) İşimiz şimdi başlıyor.
[KAYIT SONU]
Görüşmecinin Notu: SCP-049 son derece insani bir şekilde iletişim kuruyor olsa da varlığın yanında bulunuyorken garip bir huzursuzluk hissedilmektedir. Bu varlıkta gerçekten tuhaf bir durum var.
Ek olarak, SCP-049'un etrafa sallayıp durduğu bastonuna el koyduk. Bu, kısmen anomalilerin mülkiyetleri için sınırlama prosedüründen dolayı, kısmen de 049'un onu sallarken çok tehditkâr durması sebebiyle yapıldı. Varlık başta bundan hiç memnun kalmasa da ona test için denekler sağlama konusunda tavizler verdikten sonra (ki bu daha fazla bizim araştırmalarımız yararına) durumu kabullendi.
Ek 049.2: Gözlem Kaydı
SCP-049, Site-19'da muhafaza altındayken, kendisine sağlanan çeşitli memeli cesetleri üzerinde çalışmak ve ameliyat etmek için önemli miktarda zaman harcadı. Rutin olarak, SCP-049 cesedi ameliyat etmek için birkaç gün harcayacak daha sonra (cesedin SCP-049-2'nin bir örneği olup olmaması fark etmeksizin) bulgularını doktor çantasında sakladığı kalın, deri bir günlükte belgelemek için birkaç gün daha harcayacaktır. SCP-049 genellikle bulgularını Vakıf personeli ile paylaşmaya heveslidir.
Aşağıdakiler, SCP-049 bir memeli cesedi üzerinde çalışırken gözlemlenen olayların bir günlüğüdür.
Gözlem Kaydı 049.OL.1 Özet
Konu: SCP-049
Önsöz: Denek (D-85123) SCP-049'un muhafaza hücresine getirildi. Varlık, araştırmacılar ve personele içten minnettarlığını sunduğunu belirtti.
Gözlem Notları: SCP-049 araçlarını çantasından çıkarırken denek D-85123'e birkaç standart tıbbi soru sorarak başladı. Hazırlıklarını bitirdikten sonra SCP-049 onunla arasındaki arasındaki mesafeyi hızlıca kapattı ve boğazına dokunarak öldürdü. Sonrasında SCP-049 derneğin cesedinin yapısında bir dizi önemli değişiklik yaptı, genellikle bir el pompası ve bakır tüpler yardımı ile cesede bir takım sıvılar enjekte etti. Sonuç olarak ortaya çıkan 049-2 örneği hareketli hale geldi. 049 tarafından modifiye edilmiş kollarını savurarak hücrenin duvarlarını kavramaya ve göğsündeki delikten hırıltılar çıkarmaya başladı. Bu süre zarfında, SCP-049'un günlüğüne notlar aldığı, izleme ve araştırma personeline tedavisinin etkinliği hakkında açıklama yaptığı gözlemlenmiştir. Güvenlik personeli SCP-049'u hücresine götürmek için odaya girdi ve SCP-049-2 örneği tarafından saldırıya uğradı. Güvenlik ekibi 049-2 örneğini imha etti. SCP-049, sonuçlardan memnun olduğunu belirterek direnç göstermeden muhafazaya geri döndü.
Gözlem Kaydı 049.OL.2 Özet
Konu: SCP-049
Önsöz: Yakın zamanda ölen bir keçinin cesedi SCP-049'a verilmiştir. SCP-049 minnettarlığını belirtti.
Gözlem Notları: SCP-049, birkaç gün boyunca keçi cesedini ameliyat etti. Sonunda işlem bir SCP-049-2 örneğiyle sonuçlandı. SCP-049 bu sonuçtan memnuniyet duyduğunu ifade etmesi ile beraber, "hastalık hala başlangıç ​​aşamasındaydı. Veterinerlik pratiğim, fazla gelişmiş değil ancak hasta işleme iyi yanıt verdi." dedi.
Gözlem Kaydı 049.OL.3 ÖZET
Konu: SCP-049
Önsöz: SCP-049'a yakın zamanda ölen bir orangutanın cesedi sağlandı. SCP-049 orangutan ve insan fizyolojilerindeki benzerlikler nedeniyle memnuniyetini belirtti ve şükranlarını sundu.
Gözlem Notları: SCP-049 orangutan üzerinde birkaç gün çalışarak, birkaç kez yeniden canlandırdı. Fakat, SCP-049, deneyimlediği sonuçlardan hoşnut görünmedi ve ek çalışmalarından önce yaratığı üç kez yeniden canlandırdı. Beşinci kez yeniden canlandıramadıktan sonra cesedi yakmaları için Vakıf personeline teslim etti. "Bundan çok şey öğrendim, ancak önceki iyimserliğimin yanlış olduğundan korkuyorum. Daha önce tedavi çalışmalarımda böyle bir engele denk gelmemiştim. Bunun gibi başka denekler araştırmamın ilerlemesine çok yardımcı olacaktır." diye belirtti.
Gözlem Kaydı 049.OL.7 TAMAMI
Konu: SCP-049
Önsöz: SCP-049'a yakın zamanda ölen bir büyükbaş cesedi verilmiştir. Bu seçimden dolayı memnuniyetsizliğini bildirmesine rağmen yine de kabul etti.3.
Gözlem Notları: SCP-049, büyükbaş hayvan cesedi üzerinde çalışarak birkaç gün geçirdi. Sadece talep ettiği, kurutulmuş et, ince krakerler ve sert peyniri yemek için mola verdi.4. SCP-049 önce cesedin mumyalanmasıyla başlayarak, çantasından her biri farklı, koyu bir sıvı içeren bir dizi uzun şırınga çıkardı. SCP-049 bunları 'sıvıların özleri' olarak tanımladı ve şu şekilde açıkladı, "Veba vücutta sistemik dengesizliğe yol açar, bu durumda tedavi uygulanmadan önce vücuttaki özlerin dengelenmesi lazımdır yoksa bünye tedaviyi reddeder"5
Sonraki birkaç gün içinde, SCP-049, sığır cesedinin organlarını bir dizi büyük metal aletle ayarlamak için önemli miktarda zaman harcadı. Sekiz gün sonra SCP-049, paratoner benzeri bir alet üretti. Dr. Hamm bunu bir şok cihazı ile değiştirerek cesede çeşitli yerlerinden elektrik verdi. Bu eylem, başın tersine ve uzuvların da tuhaf yönlerde olmasına rağmen sığırı yeniden canlandırmayı başardı.
Bunu Takiben Yapılan Görüşme
[KAYIT BAŞLANGICI]
Dr. Hamm: Birkaç haftadır çalışmanı izliyoruz ve dürüstçe söylemek gerekirse ne yaptığını anladığımdan emin değilim. İşlemini ayrıntılı olarak anlatabilir misin?
SCP-049: Aman Tanrım hayır. Süreç çok karmaşık ve yoğundur. Asistanınıza da söylediğim gibi yöntemlerim hakkında bulabileceğiniz en iyi bilgiyi burada günlüklerimde bulabilirsiniz. Çünkü çalışmalarımın çok kapsamlı kayıtlarını tutuyorum.6
Dr. Hamm: Anlıyorum. Endişem o ki doktor, biz hala neyi tedavi etmek istediğini, nasıl ortaya çıktığını ya da bu denekleri yarı canlı, akılsız dronlara dönüştürmenin nasıl bir fayda sağladığını anlamış değiliz.
SCP-049: Vebayı anlamıyor musunuz? Bunca zaman sonra bile mi? Doktor, o bahsedilemez bir korkudur, daha önce birçok kez yüzünü göstermiş ve tekrar gösterecektir. Korkarım ki, tam olarak anlayamadığınız bir hastalığın merhametinde olmanız çok acı.
Dr. Hamm: Bu hala soruma bir cevap vermiyor. Yaptıkların nasıl bir tedavi sayılabilir?
SCP-049: (Aniden huzursuz hale gelerek) Bu bir tedavi! Dilerseniz çabalarıma gülebilirsiniz ancak, bu büyük bir merhametle yapılan bilimsel ilerlemeyi karalamayın. Sizin bu dar görüşünüzle gördüğünüz şey, Vebaya yakalanmış bir canlının umabileceğinden çok daha iyi bir yaşamdır. Bu canlı şimdi temiz, vebayı yayamayacak ve yaşayacağı dehşetten kurtuldu.
Dr. Hamm: Bu bir canlı değil doktor, hatta-
SCP-049: (Sarsılmış bir şekilde) Benimle alay etmeyin beyefendi! Siz ve meslektaşlarınız, diğer birçok insan gibi küçük aksiliklere bakmaktan, kurtuluşun gözlerinizin önünde gerçekleştiğini fark etmekten acizsiniz. Siz, çürüyen kütükleri değiştirmeden bütün binanın üzerinize çökmesini mi beklersiniz? Hayır. Onları bulur ve çıkarırsınız. Ve yerlerini çürümemiş olanlar ile değiştirirsiniz. En önemlisi de, artık farklı gözüküyor diye alay etmezsiniz. Çünkü o artık sağlam ve hastalıktan kurtulmuştur.
Dr. Hamm: Özür dilerim. Seni tedirgin etmek istemezdim. Sadece anlamaya çalışıyorum.
SCP-049: (Derin Nefes Alır) Evet pekala, lütfen ileride sözlerinize dikkat edin doktor. Ben bir profesyonelim ancak profesyonellerin bile başyapıtlarının eleştirilmesi karşısında gururları incinebilir. Bunu meslektaşlar arasında bir iyi niyet göstergesi olarak affedeceğim.
Dr. Hamm: Sana yardımcı olabileceğim başka bir şey var mı?
SCP-049: (Duraksar, Dr. Hamm'den uzağa bakarak) Hayır, hepsi bu kadar. Her zamanki programda başka bir denek, daha fazla insan anotomisine sahip olanları tercih ettiğimi biliyorsunuz.
[KAYIT SONU]
Katılan Araştırmacının Notu: SCP-049, diğer insanlara gerçekten yardım etmek istiyor gibi görünmesine rağmen, bizi tam olarak neyden kurtarmaya çalıştığına dair somut bir örnek sunamamıştır. Birkaç hafta boyunca izlediğim kadarı ile sonuçlar hiç değişmiyor gibi görünse de, SCP-049 mükemmel tedavisine yaklaştığını iddia etmeye devam ediyor. Onun, ortaya çıkan sonuçların gerçekliğinden bizim düşündüğümüzden daha fazla bilincinde olduğunu düşünüyorum.
Ek 049.3: 04/16/2017 Tarihli olay
SCP-049'un muhafaza altına alınmasından kısa bir süre sonra Dr. Hamm, varlığın anormal özellikleriyle ilgili olarak bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Zamanla SCP-049, denekleri ve SCP-049-2 örnekleri ile ilgili memnuniyetsizliğini belirtmeye başladı. Bu, SCP-049'un hiçbir zaman saldırgan davranış sergilemediği birkaç ay boyunca devam etti.
16 Nisan 2017'de Dr. Hamm, rutin bir röportaj daha yapmak için test odasına girerken SCP-049 tedirginleşti ve Dr. Hamm'e kendini iyi hissedip hissetmediğini sordu. Dr. Hamm protokol gereği SCP-049'a röportajın gerekli olduğunu hatırlattı. Varlık agresifleşerek Dr. Hamm'a saldırıp onu öldürdü. Güvenlik protokolündeki bir gecikme nedeniyle ve Dr. Hamm oda içi acil durum sistemini etkinleştirmediği için cesedi üç saat sonrasına kadar fark edilmedi. Bu noktada SCP-049 onu bir SCP- 049-2 örneğine çevirmişti.
Hadisenin ardından SCP-049 ile Dr. Theron Sherman röportaj yaptı.
Görüşmeci: Dr. Theron Sherman, Site-42
Görüşülen: SCP-049
[KAYIT BAŞLANGICI]
Dr. Sherman: Kendini açıklamanı bekliyorum.
(Yanıt yok)
Dr. Sherman: SCP-049, eylemlerini açıklaman bekleniyor ve iş birliği yapmamanın muhafaza şartlarında daha fazla kısıtlamaya neden olacağını hatırlatırım.
SCP-049: (Duraksar) Yaptıklarım açıklama gerektirmiyor.
Dr. Sherman: Doktor Raymond Hamm'i öldürdün ve parçaladın ta ki-
SCP-049: (Sinirle konuşmayı bölerek) Ölmedi! Hayır! O… Ölü değil… Tedavi oldu.
Dr. Sherman: Tedavi mi? Neyin tedavisi?
SCP-049: Veba, beyefendi! Zannederdim ki en azından siz, benim hastalığı fark etmemin ne kadar büyük şans olduğunu anlarsınız yoksa-
Dr. Sherman: (Bölerek) Ne Vebası? Durmadan bu hastalıktan bahsediyorsun ama bir kere bile onu tanımlayabilmiş değilsin. Onda şimdiye kadar göremediğin ne gördün de bu onun hayatına mal oldu?
SCP-049: O… (Duraksar) Veba öngörülemez şekillerde başlar, ilerler ve.. ve hazırlıksız olanlara gizlice (Nefes alıp vermesi şiddetlenir) Buna ne derseniz deyin doktor. Ona yaptığım bir merhametti. O tedavi oldu.
Dr. Sherman: O şu an bir bitkiden farksız!
SCP-049: (Duraksar) Ben… Ben anlamanızı beklemiyorum. Siz ve sizin gibiler bilim insanı değil de- duygularının esiri olduğunu kanıtladı. Benim gördüğüm dehşetleri, vebaya yenik düşen ve değişen milyonlarca insanı tahayyül edemezsiniz.
Dr. Sherman: Senin tedavin Ray'in canına mal oldu.
SCP-049: Hayır, efendim, ben onu kurtardım! Siz bu dünyanın ölüm ve umutsuzluğa geri dönmesine göz yumardınız. Yarattığım mucizeyi görmezden geldiniz-
Dr. Sherman: (SCP-049 konuşurken devam ederek) Ne hastalığı? Ne Vebası? O sağlıklı bir insandı! Ve iyi bir doktor!
SCP-049: -ki ben bunu ücretsiz olarak ihtiyacı olan herkese sunuyorum. Siz bu tartışmaya değmezsiniz beyefendi! Dar görüşlü ve aptalsınız. Dr. Hamm hastaydı ve ben (nefes nefese kalır) ben onu iyileştirdim. Bunu yapabilecek tek kişi benim. Çalışmam devam etmek zorunda. Öğrenilmesi gereken çok fazla şey var-
Dr. Sherman: Bu kadarı yeter. İzinlerin iptal edildi, karantinaya hoş geldin 049. (Mikrofondan uzaklaşır) Burada işimiz bitti.
SCP-049: -ki başkaları da kurtarılabilsin! Sen bile, bunu hak etmiyor olsan da sen bile kurtarılabilirsin. Herkesi kurtarabilirim! Bu hastalığı kaldırabilirim! Sadece ben! Ben- ben… (güçlükle nefes alır) Onu kurtardım… Dr. Hamm… Onu tedavi ettim. O hastaydı… Biliyorum ki o hastaydı. Biliyorum… Ve ben… Hepiniz hastasınız. Ama ben sizi kurtarabilirim. Herkesi kurtarabilirim. Çünkü ben tedaviyim.
[KAYIT SONU]
EK 049.4: Olay Sonrası Rapor Görüşmesi
Aşağıdaki röportaj 16/04/17 049 Olay Raporundan bir alıntıdır. Görüşme Dr. Elijah Itkin tarafından ilk araştırmanın başlamasından üç hafta sonra gerçekleştirildi.
Tarih: 5/7/17
Görüşmeyi Yapan Kişi: Dr. Elijah Itkin
Görüşmeci: SCP-049
[KAYIT BAŞLANGICI]
Dr. Itkin: SCP-049, bu röportajı 16 Nisan'da bir personelin ölümüyle sonuçlanan eylemleriniz hakkındaki araştırmamızı kapatmak için yapıyoruz. Yapacağınız yorum var mı?
SCP-049: Sadece çalışmama devam etmeme izin vereceğiniz günü sabırsızlıkla bekliyorum! Son birkaç haftayı notlarımı derleyerek ve Vebanın nasıl, neredeyse benim bile tespit edemeyeceğim kadar sinsi bir şekilde birini enfekte edebildiğine dair yeni bir teori geliştirerek geçirdim.
Dr. Itkin: Eylemleriniz için herhangi bir pişmanlık yaşadınız mı? Dr. Hamm'in ölümü için?
SCP-049: (Elini sallar) Ah, evet. Bir meslektaşın ölümü her zaman üzücü olur ancak Vebanın karşısında hızlı ve tereddütsüzolmalıyız doktor.
Dr. Itkin: Dr. Sherman raporunda ilk röportajınız sırasında kederli göründüğünüzü belirtti.
SCP-049: Keder- (Duraksar) Evet, belki. Bunu düşünmedim… Bir başka doktorun enfekte olması acı verici fakat çalışma devam etmeli. Ne yazık ki üzücü olduğu kadar Dr. Hamm'in ölümü önemli bir fikir sağladı. Canlı insan denekler çalışmada ilerlemenin tek yolu. Tedavinin ölü et üzerinde etkisi çok az ve cömertçe sağladığınız cesetlerden öğrenebileceğim kadarını öğrendim. Artık hala hayatta olup hastalıktan etkilenenler ile ilgilenmeyi arzu ediyorum.
Dr. Itkin: Korkarım ki bu konuda hayal kırıklığına uğrayacaksın.
SCP-049: (Gülerek) Doktor… Yerinizde olsam bu kadar emin olmazdım.
[KAYIT SONU]
Dipnot
  1. Varlık 15. Yüzyıl Fransasından olduğunu iddia etse de çok fazla seyahat ettiğini itiraf ediyor.
  2. Bu çantanın iç hacmi anormal şekilde geniştir. SCP-049'un bunun içinden çantanın kendisinden büyük objeler çıkardığı görülmüştür.
  3. SCP-049 insan denekler ile çalışma isteğini birkaç kez belirtti ve bu sağlanmadığında memnuniyetsizliğini dile getirdi.
  4. Gıdaya gereksinim duymadığını fakat keyif aldığını ve gıdanın çalışmasına yardımcı olduğunu belirtiyor.
  5. SCP-049 bunu açıkladıktan sonra ekledi "Tabii bu bir hekim için en temel bilgidir, eğitiminiz sırasında bunu öğrenmiş olduğunuzu zannederdim."
  6. SCP-049'un günlükleri bilinen herhangi bir dilde yazılmış değildir, dil bilimci ve kod kırıcıların deşifre etme çabaları başarısız olmuştur.
submitted by Exile_Falcon77 to KGBTR [link] [comments]

Ne kadar attıklarım kadar "ohalık" bir durum olmasada ve bilimsel olmasada "yan delil" olarak adlandırdığım deliller

kur’an’ı hz. peygamber kendi elleriyle yazmış olsa idi
“gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere teheccüd namazı kıl.” (isra suresi, 79)
üstelik, bu gece namazının süresiyle ilgili şu ayet inmişti:
“(ey muhammed) kalk! birazı hariç olmak üzere gecenin yarısını ibadetle geçir. yahut, bundan biraz eksilt veya arttır.” (müzemmil suresi, 2-3)
yani, hz. peygamber (sav) mesela dokuz saatlik bir gecenin yarısı olan dört buçuk saatini ibadetle geçirecek, bazen bunu üçte birine kadar düşürüp üç saat, bazen de üçte ikisine kadar çıkarıp altı saat ibadet edecektir. insanın bir hafta dahi takat getiremeyeceği müzemmil suresi’nde taktir edilen bu ibadet 1 yıl devam etti. hz. peygamberin (sav) yanında bazı sahabeler de bunu uyguladı. hatta sahabenin ayakları ibadetten su toplamıştı. bu emirde ağır bir vahyin ilerisi için hazırlık murad edilmişti. gereken hazırlık yerine gelincede surenin son ayeti nüzul olmuş, insanın sabretmekte ve geceyi taktir etmekte zorlanabileceği bu ibadet yükümlülüğü hafifletilmiş ancak hz. peygambere (sav) teheccüdün farz olması hükmü, sadece ona özel, ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. (bkz: isra, 79) resulullahın (sav) evinde geceleyen ibni abbas (ra), o'nun (sav) gecenin üçte birinde ibadet ettiğini gördüğünü (buhari, tefsir, sure 3, 17/18) bildirir. yine, gece ibadet edip uzun uzun ağlaması üzerine hz. aişe'nin (ra) "allah senin günahlarını affetmişken niçin bu kadar kendini üzüyorsun" sorusuna efendimizin (sav) "allah'a şükreden bir kul olmayayım mı!" cevabı manidardır. (buhari, teheccüd, 6; müslim, münafikun, 79-81)
kur’an’ı -haşa- peygamber kendi elleriyle yazmış olsa idi, bir insanın şu dünyada en çok lezzet duyacağı uyku nimetinden mahrum kalacağı ayetler niçin kur’an’a yazdırsın! nafile olarak kıldığı diğer pek çok namaz, nafile oruçlar, yemeklerden doymadan kalkması, zühd hayatını tercih etmesi vb. de bunun cabasıdır.
bu niçinler bitecek gibi değildir. geleceğe dair bu kadar riskli ayetin, üstelik ayrıntılarda dahi risklerin bulunduğu ifadelerin sonucunda davanın hiç bir şaşma, en ufak bir yanılma olmadan devam etmesi ve ayetlerin bir bir çıkması tesadüf olamaz! kur’an'ı allah’ın (c.c.) indirdiği, bu kadar mucizevi haberi ve hz. peygamberin (sav) -ehli dünyanın gözüyle- rahatını bozacak ayeti hiç çekinmeden kur’an'a ancak allah’ın (c.c.) koyabileceği apaçık ortadadır.
elbette, islam akıl sahiplerinin idrak edebileceği bir dindir. kalbindeki fitne ve fesattan ötürü allah (c.c.)’ın da kendisini saptırdığı ve kalbini mühürlediği kişilerin bu incelikleri anlaması, onun için gerçekleşmesi zor belki de imkânsız bir beklentidir. yoksa, allah’a ve islam’a inanmayan ama samimiyetle düşünen biri, insaf ile kâinattaki yaratılış harikalarına baksa, allah (c.c.)’ı bulacak, insaf ile islam’ı, kur’an’ı ve hz. muhammed (sav)’i düşünse hakikati kabul edecektir. bizler, yine de onlar yerine düşünelim:
bir ateist, deist vb. gözüyle düşünelim…
arabistan çöllerinde okuma yazma bilmeyen bir zat (sav) çıkıyor. küçükken yetim ve öksüz kalmış, hiç bir kütüphanesi, laboratuvarı olmayan bir çöl diyarında büyümüş, herkes nasıl bir ömür yaşadığına şahit olmuş. kırk yaşında kendisine peygamberlik geldiğini iddia etmiş. o güne kadar tek vasfı “güvenilir ve doğru sözlü” olması. başka herhangi bir vasıf kendisine itham edilmemiş. âlim, sihirbaz, şair, komutan, deha vb. vasıflar daha önce kendisine verilmemiş.
kimileri de der; “mucizeleri aklım almaz! peygamberin nasıl elinden su gelir, nasıl bir işaretiyle ayı ikiye ayırır, nasıl küçük bir tas yemekten yüzlerce sahabi doyar, nasıl bir ağaca gel dediğinde kökünden çıkıp gelir, git dediğinde yerine gider.” bediüzzaman’ın güzel bir örneğinden esinlenerek cevap vermek gerekirse; birisinin bir gücü olduğunu varsayalım ki, bir işaretiyle bir dağı yerinden kaldırıp başka bir yere koyabilsin. sonra deseler ki, bu zat bir işaretiyle bir kalemi yerinden kaldırıp başka yere koyabildi. elbette inanırız. “zira, dağı yerinden kaldırmaya güç yetiren, bir kalemi mi kaldıramayacak!” evet, kâinatı yaratan, milyonlarca ışık yılı ötelerde milyarlarca galaksi içinde milyarlarca yıldızı yaratmaya ve çekip çevirmeye güç yetiren, dünya’yı dağları, engin denizleri yaratmaya güç yetiren allah (cc), bir peygamberinin elinden su getirmeye mi güç yetiremeyecek, kulunun bedenini miraç gecesi göğe yükseltmeye mi güç yetiremeyecek! bunun, hiçbir mantıklı izahı yoktur. kudreti sonsuz olan bir yaratıcı her şeye kadirdir. ol der ve oluverir. mucizeler, peygamberlerin yeteneği değil allah’ın izin vermesiyle oluşan harikulade olaylardır. hz. musa (asm)’ın da gösterdiği mucizeler karşısında sihirbazlar, “bu bir sihir olamaz, sihrin gücü buna erişemez, musa’nın rabbine iman ettik” diyerek iman etmişlerdir.
üstelik, sadece devrinin değil, kendinden sonra 14 asır boyunca gelmiş insanların hayatlarına getirdiği hukuk ve ahlak kurallarıyla huzur, güven, hoşgörü, adalet ortamı oluşturuyor. asırlar boyunca büyük devletleri adalet içerisinde yaşatabilecek ve bu esaslardan uzakşatıklarında nizamlarını, adaleti, devletlerini kaybettikleri bir düzen getiriyor, suç oranlarını en düşük seviyeye çekebilecek ve varlığını sürdürmelerini sağlayacak hükümler ortaya koyuyor. hâlbuki, beşer kanunları denendikçe aksaklığı tespit edilir, belirli periyodlarla “bu kanun olmadı, adaletsizlik oldu, şunla değiştirelim” denilir. kur’an ve islam nizamı bir kere inmiştir ve değiştirilmesine gerek kalmadan asırlarca adalet dağıtmıştır. çok kısa bir sürede böyle büyük, çelişkisiz ve sonradan düzenlemeye, değiştirmeye ihtiyaç bırakmayacak bir nizamı, değişimi tarih boyunca herhangi bir devlet adamı başarabilmiş değildir ve bu adaleti tahsis edebilmiş bir devlet sistemi görülmemiştir.
dikkat edelim! bu zat (sav), kırk yaşına kadar insanların dilinde sadece “doğru sözlü, güvenilir” olarak tanınan, okuma-yazma bilmeyen bir insandı. kırk yaşında bir anda bu insana ne oldu ki, bu ve daha sayamadığımız binlercesini yapabilecek duruma geldi! bu başarı bir insana mı aittir, yoksa bunları o’na (sav) sonsuz güç ve kudret sahibi bir yaratan (c.c.) mı yaptırmıştır! hakkaniyetli düşünmek çokta zor değildir. bir kur’an ayetinde şöyle buyurulur:
“de ki: eğer, allah dileseydi, ben size onu okumazdım, allah da size onu bildirmezdi. ben sizin aranızda bundan (kur'an'ın inişinden) önce (kırk yıllık) bir ömür yaşadım. hiç düşünmüyor musunuz!” (yunus suresi, 16)
kur’an’da matematiksel tevafuklar
kâinatın yaratıcısı olan allah’ın kâinata koyduğu düzen ve kanunlar ileri düzeyde metamatiksel hesaplarla ortaya konulmuştur ve kâinatta var olan simetri, kâinatın bir yaratıcı tarafından var edildiğini açıkça ilan etmektedir. yeryüzünde ve evrende bir düzenin varlığı, asırlarca islam âlimleri tarafından dile getirildiği gibi, matematiksel denklemlere dökülebilen bu düzen ve simetri, bilim adamları tarafından da kabul edilmiştir. kuantum fiziğinin öncülerinden olan ve kuantum kuramı formülü ile heisenberg ve schrödinger’i tamamlayan paul a. m. dirac bu hususta şöyle demiştir: “yaratıcı, evreni yaratırken ileri düzeyde matematik kullanmıştır.” (paul a. m. dirac, the evolution of the physicist’s picture of nature, scientific american 208, sayı 5, mayıs, 1963: 53) yine, simetri alanının en uzman kişilerinden biri olan anthony zee, kâinatta var olan muazzam bir simetriden ve bu simetrinin kaynağının yaratıcıdan başka bir seçenekte aranamayacağından bahseder. doğanın kanunlarının esasında doğanın temelindeki simetrileri yansıttığını ifade eden zee, “simetri, maddi dünyayı anlamamızda gittikçe artan merkezi bir rol oynamaktadır. temel fizikçiler, en büyük tasarımın simetrilerle dolu olduğu inancını benimsemektedirler. bize rehberlik eden simetri olmasaydı, modern fiziğin başlaması mümkün olmazdı. fizik, günlük deneyimden uzaklaşıp yaratıcıya yaklaştıkça, akıllarımız sıradan kalıpların dışında düşünmektedir.” der. (anthony zee, fearful symmetry, new york: macmillan, 1986, 280-281)
“kâinatı yaratan allah, kâinatta bu şekilde matematiksel denklemlerle açıklanabilecek manalı kanunlar ve simetriler oluşturduysa, bu kâinatın yaratıcısı olan allah tarafından gönderilen kur’an’ı kerim’de de acaba manalı matematiksel tevafuklar var mı?”, konusu son derece ilgi çekicidir.
kur’an’a hz. peygamber (sav)’in müdahalesinin olmadığının ve allah tarafından gönderildiğinin önemli delillerinden birisi de, 1400 yıldır hiçbir islam âliminin haberdar olmadığı, yaklaşık 50 yıl önce bilgisayarların yaygın kullanılmaya başlanmasıyla keşfedilen, kur’an’da birbirleriyle mana ilişkisi olan kelimelerin tekrarlarındaki matematiksel tevafuklar ve simetrilerdir. bilindiği üzere, kur’an ayetleri bazen ani konuşmalar esnasında, bazen savaş esnasında, bazen bir soru, cevap bulması gerektiği zamanda çeşitli şekillerde, farklı zamanlarda ve farklı yerlerde nüzul olmuştur. bu farklılıklar içerisinde hz. peygamberin (sav) bu oransal bağı düşünmesi ve tutturabilmesi mümkün değildir. buna rağmen, kur’an’ın içinde birbiriyle anlamlı kelimeler mucizevi bir şekilde aynı sayıda ve manalı oranlarda tekrar etmektedir. sahabe döneminden beri kur’an’da sure sayısı, ayet sayısı, kelime sayısı gibi araştırmalar yapılagelmişti. ancak, kur’an’ın farklı ayetlerinde ve apayrı cümleler içinde var olan ve tekrar eden mana ilişkisi içindeki kelimelerin matematiksel oranda tevafuk etmesi ilk defa 1970’li yıllarda abdürrezzek nevfel tarafından keşfedildi. ne hz. peygamber (sav), ne de bilgisayarların icadına kadar herhangi bir islam âlimi kur’an’ın bu mucizesinden bahsetmemiştir. demek ki, bu kelime tekrarları hz. peygamber (sav)’in kontrolü dışında kur’an’a konulmuştur. aksi olsa idi, hz. peygamber (sav) bu önemli delili müşrikleri ikna etmek için kullanır, sonradan gelen islam âlimleri de bu delili dillendirirdi. kur’an’ın arapçasından yani orijinalinden bu kelime tekrarları görülebilir. (bir kısım islam karşıtları, mealler üzerinden kelime taraması yaparak bu delilleri görmezden gelmeye çalışır. hâlbuki, meallerde meal yazanın kelime inisiyatifi vardır ve parantez içinde ya da mealde verilen şahsi açıklamalar da sayıma etki edebilmektedir. bu sayım, kur’an’ın arapça orjinaline hastır ve arapçasından yapılabilir. ayrıca, bu sayımı yapacak kişinin arapça gramer bilgisine sahip olması gerekir. bu mükemmel delili yok etmek için islam karşıtları tarafından sunulan uydurma ve ilimsiz yöntemler kaale alınmaz. bu hususta abdürrezzak nevfel’in bizzat arapça gramer kurallarına göre yaptığı sayım için “kur’an’da ölçü ve ahenk” kitabı incelenebilir.) bu tekrarlara örnekler verecek olursak:
bu örnekler daha da arttırılabilir. elbette, aralarında mana ilişkisi bulunan bunca kelimenin belli oranda, farklı zamanlarda ve en önemlisi farklı farklı ayetlerde zikredilmesi, asla tesadüfe havale edilemez. hz. peygamber (sav)’in, insanları imana davet ederken kur’an’ın delili olarak böyle bir şeyi hiçbir zaman dillendirmemesi, bu kelime tekrarlarına kendisinin müdahalesi olmadığını gösterir. tevafuk eden bu kelime dizilimleri, kur’an’ın allah (c.c.) katından indirildiğinin, kur’an’ın korunduğunun bir başka delilidir. aynı zamanda, kur’an’ın bir benzerinin getirilemeyeceği ayetinin mahiyeti, bu keşiflerle daha da iyi anlaşılmıştır.
“…allah (c.c.), onlarda bulunan her şeyi kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır.” (cin suresi, 28)
kur’an’ın hz. peygamber’in arzusuna uymaması
hz. peygamber (sav)’in ikaz edildiği, ciddi şekilde uyarıldığı, yanlış içtihatlarının düzeltildiği ayetler de, kur’an’a hz. peygamberin (asv) müdahelesinin olmadığını delillendirir. (bu konuda örnekler için bkz. tevbe, 43, 84; enfâl,67; isrâ, 74; ahzâb, 2,37; abese, 1-10; yûnus, 94; en'âm, 35,52; tahrim, 1; nisa, 105; münâfıkun, 6. ayrıca bkz. el-matrafi, âyâtu'l tâbi'l-mustafa (sav), kâhire, 1977)
malumdur ki, halkın kendisine oy vermesini ve itimat etmesini isteyen bir siyasi, insanlığı gereği hatalı bir davranışta bulunsa ya da hatalı bir söz söylese hatasını kabullenmek istemez. hatasını tevil ederek, “kastettiğim farklı bir manaydı, siz bunu yanlış anladınız vb.” der veya rakibinin hatalarını göz önüne getirerek kendi hatasını kapatmaya gayret eder. çünkü, hatanın kabulü ve bu hatanın insanların göz önüne sık sık getirilmesi, insanların kendisine olan itimadının kırılmasına sebep olabilir. bu sebeple, kendisini bunu yapma mecburiyetinde hisseder. haşa, kur’an vahiy olmasaydı, kendisine itimat edilmeyi bekleyen insanlarda görülen bu özelliğin hz. peygamber’de de (sav) görülmesi gerekirdi. ancak, kur’an’da bu durumun tam tersi ayetlere rastlanılmaktadır. hz. peygamber (sav) kur’an’ı kendisi yazmış olsaydı, kur’an’a asla koymayacağı ayetlere abese suresi örnek olarak gösterilebilir. surenin iniş sebebi şudur:
bir gün hz. peygamber (sav), kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden bazılarına dini telkinlerde bulunuyor, onları islam’a davet ediyordu. bu toplantı esnasında görme engeli olan (kör, âmâ) ümmü mektum içeri girerek: “ya rasulullah! allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret.” diye bağırdı. hâlbuki, peygamberimiz o esnada velid, umeyye ibn halef gibi sözlerine çok itibar edilen reislerden birini ikna etmeye çalışıyordu. bu adamlar, kendilerinin yanında fakirlerin bulunup söze karışmalarından hoşlanmazlar, sadece kendilerine ilgi gösterilmesini isterlerdi. ümmü mektum, tekrar hz. peygamber (sav)’e seslendi ve isteğini tekrar etti. hz. peygamber (sav), bu önemli durumda ümmü mektum’u küçümsediğinden değil, mekkenin ileri gelenlerini ikna etmeye çalıştığından ve onların dağılmasından endişe ettiğinden, ümmü mektum’la ilgilenmedi ve ümmü mektum’un böyle sözünü kesmesi kendisine rahatsızlık verdi. bunun üzerine, peygamberimizi (sav) yaptığı davranıştan dolayı tenkit ve ikaz eden abese suresi’nin şu ayetleri indi: (taberi, 30/33-34; ibn-i kesir, 4/470; tirmizî ve ebû ya'la'dan naklen)
1,2. kendisine o âmâ geldi diye (peygamber) yüzünü ekşitti ve arkasını döndü. 3. (ey muhammed!) ne bilirsin, belki o temizlenecek! 4. yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. 5. ama buna ihtiyaç hissetmeyene (kabile reisine) gelince; 6. sen, ona yöneliyorsun. 7. onun temizlenmesinden sana ne! 8. ama sana can atarak gelen, 9. allah’tan korkarak gelmişken. 10. sen onunla ilgilenmiyorsun! 11. hayır, hayır, asla! çünkü bu (kur'an) bir öğüttür. 12. artık dileyen onu düşünsün.
bu ayetler, toplum kendisine itimat etsin diye bekleyen birisinin kur’an’a yazacağı ayetler değildir. haşa kur’an vahiy olmasaydı, bu durum karşısında hz. peygamberin (sav) “geldiğini fark etmedim, o esnada önemli bir toplantı halindeydik bunu yapmaya mecburdum ya da hatalı olan o’dur” gibi savunmalar yapması gerekirdi. ya da, derdi dünyalık olan biri, karşısında bir kabile reisi varken ve o reisin iknası kabilenin iknası anlamına gelecekken, bir vasfı bulunmayan ve kendisine fayda getirmeyecek kişinin değil, reisin tarafında durur, “reis belki şimdi ya da ilerde bize fayda getirebilir” diye gönlünü hoş tutmaya çalışırdı. ancak, inen ayet kabile reisini umursamamış, ümmü mektum’a değer vermiş, hz. peygamberi (sav) ikaz etmiştir. üstelik, bu kur’an ayeti henüz daha islam yeni yeni yayılırken nüzul olmuştur. demek ki, kur’an’a hz. peygamberin (sav) müdahalesi yoktur. zaten, hz. peygamberin (sav) hem kabile reisini iknaya çalışması hem de onu umursamayan bir ayet yazması bir çelişkidir. bu ayetin nüzulünden sonra ümmü mektum yanına her gelişinde peygamberimiz (sav); “ey hakkında rabbimin beni ikaz ettiği zat, merhaba!” buyurur ve cübbesini onun altına yayardı. bunun yanında, peygamberlerin günahları olmadığı malumdur. peygamberlerde zuhur eden, “daha üstün olan hali terk etmek” şeklindeki insanlığından kaynaklanan bu gibi hatalara “zelle” denilir. yaşanan ve ani gelişen bu olay, hz. peygamber (sav)’in o yüce ahlakına hiçbir zeval getirmez.
yine, bir gün hz. peygambere (sav), ruh, ashab-ı kehf ve zülkarneyn'den sorulunca hz. peygamber (sav) “yarın gelin, sorularınıza cevap vereyim.” buyurmuş ancak “inşallah” demeyi unutmuştu. bir kişi, iki sene sonra, yarın, üç saat sonra gibi gelecekte “filan işi yapacağım” dediğinde, allah izin verirse - inşallah demesi gerekir. ancak, hz. peygamber (sav) bunu söylemeyi unutmuştu. ertesi gün olunca, hz. peygamber (sav), kendisine sual soranlara cevap vermek için vahyin gelmesini bekledi ancak vahiy beklediği zamanda gelmedi. üç gün, beş gün derken vahiy bir türlü gelmeyince bu fırsatı kaçırmayan müşrikler “muhammed’in rabbi, o’nu unuttu!” demeye başlamışlardı. hz. peygamber (sav) buna çok üzülmüştü. (razi, 21/238) vahiy, haftalar sonra geldi ve sorulan sorulara cevap verilmeden önce hz. peygamber (sav) şöyle uyarıldı:
"hiçbir şey hakkında sakın ‘yarın şunu yapacağım’ deme! ancak, ‘allah dilerse, inşallah yapacağım’ de. unuttuğun zaman rabbini an ve ‘umarım rabbim beni, doğruya daha yakın olana eriştirir’ de." (kehf suresi, 23-24)
ikaz içeren bu ayetler de, toplumun kendisine itimat etmesini bekleyen birisinin kur’an’a ekleyebileceği ifadeler değildir. ayette yapılan hataya karşı bir ikaz olduğu gibi, aynı zamanda peygambere yapılması emredilen dua da, kişinin acizliğini ortaya koyan bir dua şeklidir. kur’an haşa uydurulmuş olsa, uyduran kişinin derdi dünya ve toplumun beklentisi olurdu. ancak, emredilen dua şekli, toplumun beklentisini değil allah’ın rızasını gözeten bir dua şeklidir. demek ki, kur’an’a hz. peygamberin (sav) müdahalesi yoktur.
yine, kur’an’ın, hz. peygamber (sav)’in arzusuna uymaması ve beklediği durumlarda vahyin gelmemesi de, kur’an’a hz. peygamber (sav)’in müdahalesinin olmadığını delillendirir. mesela; münafıklar medine’de peygamberimizin eşi hz. aişe’ye (ra) zina iftirası atmış ve hz. peygamber (sav), hz. aişe (ra) ve hz. aişe’nin babası hz. ebubekir (ra) efendilerimiz çok zor günler geçirmiş, bunun yanında müminler büyük şaşkınlık yaşamıştır. düşünelim ki, bir kişi komşusunun kızı hakkında “bu kız anne babası evden gidince eve yabancı erkekler alıp zina yapıyor” diyerek iftira atsın ve kızın kendisini haklı çıkaracak bir şahidi, delili bulunmasın. böyle bir durumda iftiraya uğrayan bu kız ne hisseder! anne-babasının ve akrabalarının hali nice olur! hiçbir komşusunun yüzüne bakamaz, mahalleye çıkamaz, okuyorsa okuluna dahi gidemez hale gelir. bir an önce bu beladan kurtulmayı ailecek dilerler, ellerinde bir delil olsa hemen sunarlar ve sorunu kapatırlar. haşa, kur’an vahiy olmasa ve hz. peygamber (sav) tarafından kaleme alınsaydı bu ağır psikoloji altında, medine’nin karıştığı böyle sıkıntılı bir sürecin çözüme kavuştuğu ve peygamber ailesinin temize çıktığı ayetin hemen inmesi beklenirdi. ancak, bu meselenin iç yüzünü ortaya koyan ayet olaydan bir ay sonra nüzul olmuştur. bir ay boyunca efendimiz (sav) ve ailesi ve müminler bu sıkıntıyla imtihan edilmiştir. inen ayetlerde ise, hz. aişe (ra) temize çıktığı ve ashab sevindiği gibi, “mümin erkek ve mümin kadınların ‘bu bir iftiradır demesi gerekmez miydi!’”, “bu iftirayı ispat için dört şahit getirmeli değiller miydi!”, “eğer, dünyada ve ahirette allah’ın lütuf ve rahmeti üzerinize olmasaydı içine daldığınız şey yüzünden size pek büyük bir azap dokunurdu.”, “siz bu iftirayı basit bir iş zannediyordunuz.” (nur suresi, 11-20) gibi ifadelerle müslümanlar uyarılmıştır. bu uyarılar ve vahyin uzun süre sonra inişi, kur’an’a hz. peygamberin (sav) müdahalesinin olmadığının önemli bir delilidir. bu başlık altında daha pek çok delil getirilebilir.
kur’an’ın üstün i’cazı
kur’an’ın arapçasına has i’cazi delilleri, belâgatı, cezaleti ve benzer mucizeleri başlı başına dev bir eser oluşturur. hatta bu eserler, yine de kur’an’ın sonsuz mucizevi yönünü ortaya koymada aciz kalır. kur’an nazmını insan nazmından ayıran en büyük fark, her kelimenin hatta her harfin tam yerli yerinde olmasıdır. insan eliyle hazırlanan her eser, müellif tarafından geri dönüp tekrar okunduğunda “şu kelime yerine bu daha uygun düşerdi, bu cümlede hata oluşmuş” gibi eleştirilere ve düzeltmelere maruz kalır. ancak, kur’an ayetleri, üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan nüzul olduğu gibi aynen korunmuştur ve bu haliyle kusurlardan münezzehtir. her asırda yeni bir mucizesi ortaya çıkmaktadır. belagat savaşlarının yapıldığı, şiirin, söz sanatlarının zirvede olduğu devirde, şairleri aciz bırakan ve kendisine teslim eden kur’an belagatı, asırlardır aynı mükemmelliğini korumakta ve beşer eliyle yazılmış hiçbir kitapta görünmeyen “yenilenme, düzeltme” ihtiyacını barındırmamaktadır. bir şiir kitabı olmamasına rağmen, sayfalar ve sureler boyunca devam eden ahenk, arap edebiyatında daha önceden benzeri görülmemiş kalıplar, kafiye düzenleri ve tüm söz sanatları içerisinde imandan ibadete, ahiret âleminden dünya âlemine, hukuk kurallarından sosyal ve ahlaki ilkelere, geçmiş haberlerinden gelecekten verdiği haberlere kadar pek çok konuya yer verilmiştir. bir cümleden, bir kelimeden hatta bir harften dahi pek çok hükümler, manalar çıkarılabilmiştir. konuların değişiklik ve karmaşıklığına rağmen kur’an’ın üslubu baştan sona kadar kemal düzeyde kalmıştır.
edebiyat tarihine baktığımız zaman, her müellifin kendi yeteneklerine uygun konularda eserler verdiğini görürüz. hatta, aynı konuyu seçmiş yazarlar arasında dahi konuyu işleyiş tarzında, konuya yaklaşımda bile bariz med ve cezirlere rastlanabilir. mesela; kimi şairler övmede ileri gidip hicivde geri kalmış, kimisi hicivde devleşip övgüde cüceleşmiş, hatta arap edebiyatında görüldüğü üzere, kimi şairler sadece belli bir hayvanı, manzarayı, mehtabı, harp sahnesini tasvir ile ün kazanmıştır. diğer taraftan, büyük bir şairin şiirlerini incelediğimizde, değişen durumlara göre onun şiirlerinde farkların ortaya çıktığı dikkatimizi çeker. bu şairin şiirleri arasında görülen bu farklılaşma, aynı şairin bir şiirinin katları arasında, farklı konulara geçiş yapılırken dahi müşahede edilebilir. bir de, meseleyi aynı şairin manzum ve mensur eserleri arasında kıyasa kalkışırsak, daha da büyük farkların kendini gösterdiği görülür.
kur’an’ın insanlığın varoluş sorunlarına ikna edici cevaplar vermesi, tüm insanlığı kapsayan evrensel din esaslarına sahip olması, aklın idrakte aciz kaldığı bu kâinatın yaratıcısının isim ve sıfatlarının akla, mantığa en uygun bir biçimde kur’an’da ifade edilmesi, diğer semavi dinlerin tahrif edilmiş hallerinden, birden fazla ve birbiriyle çelişkili kutsal kitap inanışlarından, peygamberlerin şanına yakışmayan iftiralardan, oğul edinmiş, şekilden şekile girmiş ilah anlayışıdan, diğer din ve inanışlarda var olan bulutların üstündeki tanrı, 33 adet tanrı, tapılan hayvanlar, tapılan doğa gibi inançlardan münezzeh olması, yine kusurlardan münezzeh din ve iman esasları sunması, kur’an’ın bozulmadan, değişmeden günümüze kadar ulaşması ve bu ilk nüshaların hala daha mevcut olup günümüz nüshalarıyla bire bir aynı olması, ortaya koyduğu hukuk ve ahlak ilkelerinin insan fıtratına uygunluğu ve bu hükümlerle adaleti, nizamı, huzuru temin etmesi, her hak sahibine hakkını vermesi, hastasından yaşlısına toplumun hiçbir ferdinin bu hükümlerle mağdur kalmaması ve sayamadığımız nice delil, kur’an’ın allah katından indirilmiş bir kutsal kitap olduğunu delillendirmektedir.
Kaynak: https://eksisozluk.com/islamin-hak-din-olduguna-deliller--6139870
submitted by AirIlguz to MuslumanTurk [link] [comments]

Annem babama nasıl verdi acaba neler hissetti part 3

gittim anneme dedim anne bugün 1. kattaki kadına gittim. ne diller döktü babamla msnde görüştüklerini sana söylememem için dedim. ne olursa olsun o benim annem. bilmeye hakkı var.. saçmalama oğlum git başımdan diyor amk. bu kadın ağır gerizekalı. neyse üstelemeyip yarın alışverişe gitmemiz lazım anne dedim. niye? dedi. cevap vermemek için bugün ne giysem'in program müziğini mırıldanmaya başladım. böyle zekiliklerim vardır. tartışma istemediğim noktalara kayınca aklımla olaya müdahil olur, işleri yoluna sokarım. neyse yarın gidicem ben gelirsen 1 buçuk gibi hazır ol dedi. bir şey söylemeden gidiyor görünmemek için ''kim, kiminle, nerede, ne zaman ve nasıl yakalandı? ünlüler dünyasından çok özel haberler, flaş gelişmeler, müthiş ayrıntılar! meral kaplan'ın sunduğu "süper kulüp" pazar 23.30'da fox'ta!'' diye bağırdım ve koşarak odama çıktım. eti cinim yoktu, inci de sıkıyordu. ben de uykum gelene kadar oturup rasim ozan kütahyalı'nın ne gibime derman olduğunu düşünmeye başladım.
not: meral kaplan ve barbaros şansal tanışıyorlar.
eve gittiğimizde merve'nin okuldan geldiğini gördüm. çünkü kapıyı bize o açtı. nasılsın merve? dedim. iyi abi dedi. bana nasıl olduğumu sormayacak mısın? dedim. öğrensin böyle şeyleri amk.. kaç yaşına geldi hala adama hal hatır sormayı bilmiyor. of peki abi nasılsın? dedi neyseki. filistin gibiyim işte... biraz sürgün, biraz yaralı, hep endişeli. dedim. cevabım onu etkilemiş olacak ki gözleri doldu, bir yutkundu sanki. arkasını dönüp gidiyordu ki gergin atmosferi dağıtmak için gel dedim bak sana ne hediyeler aldım. aman abi istemiyorum diyerek odasına yöneldi. görgüsüz bu kız.. babamdan korkuyor herhalde. geçen sene doğum gününde merve'ye sigara tabakası, çakmak ve permatik aldığımdan beri kıza hediye almamı yasaklamıştı oç. ama duramadım işte.. hemen koşarak kapıyı kapatmasına izin vermedim ve araya ayağımı koydum. böyle çevikliklerim vardır. beklenmeyen anda 1-2 adım hızlı atarak insanlardan öne geçerim. dur dedim hele bir gör hediyeleri.. istemiyorum abi dedi. kızım görgüsüzlük yapma bakmazsan birkaç sorumu cevaplamak zorundasın deyince aldı içeri. o sıra kapı bir şey diyecek oldu, daha önemli bir meseleyle meşgul olduğumdan cevap vermedim. neyse ayşin shoptan aldığım her renkten, her zevkten hanımlara uygun 8 çeşit sütyeni çıkardım poşetlerinden. abi bunlar ne? sen nasıl bir manyaksın? diyor amk. benle eddie murphy dublajı gibi konuşma patlatırım ağzına dedim. abi sanane benim göğsümden, sütyenimden yeter diye bağırıyor kevaşe. bak dedim her rengi, çeşidi var. seni düşündük aldık ayıp ediyorsun dedim, bağırmaya başladı. annem ne var yine? diyerek odaya yönelince kapı çabuk kitlen, kapı hadi, kapı nolur dedim. oç beni dinlemedi, annem içeri girdi kovdu beni odadan. bu kapı da ayrı bir alıngan oldu amk. herkes bir garip.. 2 dakika daha önemli meselemiz vardı cevap veremedik oç neyin tribindesin? herkes bana karşı zaten. neyse çaresiz odama çıktım.
not: ayşin shoptaki kızla kavga ettiğime de değmedi amk.
akşam incide takılıyordum ki babam bini çıktı yanıma kapıyı tıklattı.. okan mı beyaz mı? diye sordum. ikisinin de amk aç kapıyı dedi. doğru cevabı verdiğinden açtım kapıyı. lan bu ne hal? diye bağırdı. ne var halimde? dedim. oğlum delirtme çıkar şunları diyor. taktığım sütyeni kastediyormuş amk.. bu herifin dar kafalılığı öldürecek beni. baba merve'ye aldım takmadı, o kadar para verdim. boşa mı gitsin? tasarruf yapıyorum dedim. tasarrufunu giberim diye bağırınca çıkarmak zorunda kaldım. tek tek tuvaletleri gezip boşa su akıyor mu? diye kontrol etmeyi biliyor oç. biz tasarruf yapınca suçlu oluyoruz. takacak ya bana, bahane arıyor. konuyu değiştirmek için zaman lerzan mutlu'yu ne kadar değiştirmiş, farkında mısın? diye sordum, giblemedi. böyle zekiliklerim vardır. aşırı bir tepki aldığımda olayı yumuşatmak için parlak zekamı devreye sokarım. ters ters bakıyor amk.. sen ne demeye geldin baba? dedim. demiyorum lan sana bir şey baba da deme bana amk dedi ve çıktı. oha amk itirafı kest. delirmek üzereydim.. babam kimdi benim amk? bu konuyu hemen açıklığa kavuşturmalı, incide arkamdan konuşulanları haklı çıkarmamalıydım.
not: lerzan mutlu annem olabilir.
hemen indim aşağıya sordum anneme. benim babam kim? dedim. mal mal konuşma git başımdan diyor. babam babam olmadığını iddia ediyor, kim benim babam cevapla çabuk, yoksa bida odama almam seni dedim. öyle deyince tırsmış olacak gitti babama sen ne dedin bu çocuğa? diye çıkıştı. ben biraz uzaklaştım, dayaktan korktuğum için. zaten duydum sonra babam yakışıksız ifadeler dillendiriyordu hakkımda. bunlardan bir gib çıkmayacaktı, kendi yöntemlerimle öğrenmeliydim. merve'nin yanına gittim. kapıyla küs olduğumuzdan ona bir şey söylemedim ve tıklattım. zaten onla harcayacak zamanım da yoktu. merve açtı kapıyı, ne var? dedi. önce benimle insan gibi konuşmasını, daha sonra göğüslerinin bir ara fotoğrafını çekmemiz gerektiğini, bir iş için lazım olduğunu tembihledim. git abi pff xs gibilerinden bir şey söyleyecek oldu, tuttum saçından. söyle, geçen saklayıp da söyleyemediğin şey neydi? benim gerçek babam kim? annem başka kimlere veriyor? dedim. sesi çıkmadı.. söyle çabuk yoksa nermin'in face profiline yine mesut yar'ın kilo vermeden önceki hallerinin fotoğraflarını atarım diye tehdit ettim, defol diye karşılık verdi. bu kız tam bir kevaşe.. artık anlaşılmıştı, aile içinden doğru cevap gelmeyecekti. bir an önce farklı yollara yönelmeliydim.
not: aradığım sorunun cevabı nermin'de olabilir.
sabaha kadar gözüme uyku girmedi. face'den, twitter'dan ve inci'den çeşitli duyurular yaptım. babamın kim olduğunu bilenlerin acil bana ulaşması gerektiğini yazdım. küfürle cevap verenlere gerekli tepkileri verip evden fırladım. 1. kata indim, yine o kadın çıktı. eşiniz evde mi? dedim. hayır dedi. oha bu saatte gelmedi mi hala? diye bağırdım. herif ağır tokmakçı amk evine bile uğramıyor. saçmalama işe gitti dedi. yemedim tabiki ama onla uğraşamazdım. sizin kocanız benim annemi gibmiş doğru mu? dedim. ne diyorsun sen defol git falan dedi küfür müfür bir şeyler saydırdı. dur kapatma kapıyı cevap ver dedim, kapattı huur kapıyı. annemin tadına varmış biri bu karıya katlanıyor olamaz deyip babamın bu adam olmadığına karar verdim. karşı komşu firuze teyzenin kapısını çaldım. eşiniz evde mi? diye sordum.. yok dedi. kocanızı kastediyorum, evde mi? dedim. yok evladım diye karşılık verdi. firuze teyze belanızı gibtirmeyin hepinizin eşi mi memur amk saat 8 buçuk deyince, bir şeylerden korkuyor olmalı ki kapıyı hakaret ederek kapattı. firuze teyzenin kocası ihtimalini aklımda tutmalıydım. firuze teyze bir şeyler saklıyor gibiydi. sıra 2. kattaki dairelere gelmişti.
not: 1. kattaki kadının adını hala bilmiyorum.
  1. kattakilerden birini tanıyorum da 4 numaraya hiç gitmemiştim. o yüzden önce tanıdığımdan başlayıp aradaki samimiyeti kullanmaya karar verdim. kapıyı çaldım, aramızdaki samimiyete olan inancından dolayı açtı kapıyı. aramızdaki samimiyete güvenerek nassın mehtap teyze görünmüyon? dedim. beni görmekten şaşırmış olacak ki ters ters baktı. kocanız annemi gibmiş doğru mu? diye sordum. sorgu tekniğidir bu, annem itiraf etmiş gibi yapıp lafı alacaktım ağzından. böyle zekiliklerim vardır. insanlara aklımla küçük oyunlar oynar, keskin zekam karşısında çırpınışlarını izlerim. lafı değiştirmek için terbiyesizlik yapma oğlum git işine hadi deyip kapıyı kapattı. bunların hepsi niye böyle davranıyor amk? 1 insan gibi sohbet edebilen olmaz mı koca apartmanda.. kocasından şüpheleniyor belli ki. bu ihtimali de cebe koyup 4 numaraya gittim. çaldım kapıyı benim yaşlarımda bir kız açtı. eşiniz evde mi? dedim. eşim yok benim, neden sordunuz? dedi. kocanızı kastediyorum hanımefendi, evde mi çabuk diye ısrar ettim. öğrenciyiz biz söyle ne söyleyeceksen diyor. bir an öğrenci ve kız olduğunu aklıma getirince çok heyecanlandım ve birkaç saniye aralıksız bakıştık. fakat benden hoşlanıyor olması, sorgu tekniğimden kaçabileceği anlsevgi gelmiyordu. babanız annemi bafilemiş doğru mu? dedim, gülüyor amk. oha bulmuştum galiba.. bu diğerleri gibi kapıyı kapatmamıştı. tabi bu benden hoşlanıyor olmasından da kaynaklanabilirdi ama gözlerinden babasını saklamak istediği gerçeğini okudum. bak dedim ayağını denk al, şahsi meselemizi sonra halledelim dedim ve babasının msn adresini istedim. uğraşamam senle deyip kapıyı kapattı. nihayet elime gerçekçi deliller geçmişti. ayrıca behzat ç'deki şule'den sonra ilk kez bir kızın benden hoşlandığını hissetmiştim. bu da olumlu bir gelişmeydi. neyse edindiğim bilgileri aklımda tutup 3. kattakileri sorguya çekmek vardı sırada.
not: mehtap teyze ve erdal beşikçioğlu liseden sınıf arkadaşı olabilir.
  1. kattaki sinirli teyze biraz beni korkutsa da kapıyı çalmak zorundaydım. açtı ne var? dedi. olaya yumuşak girmek için natalie portman'ın léon'daki halini hatırlıyor musunuz? dedim. anlamadım? evladım işim var noldu? dedi. acelesi kendini ele veriyordu açıkçası. bu tavrı şüphelerimi artırmıştı. hanımefendi dalga geçmeyin benle, kocanız nerde? dedim. napacan kocamı? diyor. aklı sıra lafı değiştirecek oç. kadın biraz yaşlı olduğundan sorumu dikkatli sordum. muhterem beyefendinin validem ile vakt-i zamanında izdivaç ettiğini teferrüc ediyorum dedim. söylediğime cevap vermeyip lafı değiştirmeye çalıştı. annenin haberi var mı geldiğinden? dedi. sanane annemden oç deyip ondan önce kapıyı ben kapattım. sonra da açmadı oç. şüpheliler listeme eklenmekten kurtaramamıştı kocasını... karşı daireye geçtim. kapıyı tıklattım. kapıyı açan kadına ''oha siz burada mı oturuyordunuz? kapıcı sanıyordum sizi.'' dedim. ne diyorsun sen? falan bir şeyler geveledi. eşiniz evde mi dedim. yok bana söyle ne söyleyeceksen bebek içeride yalnız dedi. bebek kimden? diye sorunca biraz sinirlenip kapıyı kapattı. bu millet mal amk. babam tembihlemiş herhalde hepsine, konuşmayın demiş. bu adam tam bir oç, böyle bir şeyi benden saklayabileceğini nasıl düşünür? neyse şimdi gitmem gereken tek bir adres kalmıştı. firuze teyze.. fazla beklemeden bizim kata çıktım.
not: bebek önder açıkbaş'tan galiba.
bizim kata çıkıp firuze teyzelerin kapısını çaldım. firuze teyze kapıyı açınca bir şey söylemesine izin vermeden ''haykırmaaaak istiyoruoooğğmmmm konuşamıyorum'' eserini ilhan irem'in tarzıyla seslendirmeye başladım. bu daha samimi bir sohbet gerçekleştirmemizi sağlayabilirdi. noldu evladım yine? dedi. bakın firuze teyze sevişmek doğal bir şey ve insanın bir ihtiyacı. günümüzde yıldız tilbe bile sevişiyor dedim. oğlum git hiç sırası değil dedi. ne sırası değil? bu saatte görmeyin siz de şu işi kardeşim dedim. kapıyı kapatıyordu ki koydum ayağımı araya korkmasını sağladım. bildiğiniz gibi böyle çevikliklerim ve böyle zekiliklerim vardır. bu hareketimde iki yeteneğimi bir potada erittim. napıyorsun oğlum sen? git evine yürü dedi. eşiniz annemi emmiş doğru mu? dedim. anlamadığım birkaç arapça cümle söyleyerek kapıyı kapattı ve kafamı karıştırdığını sandı. fakat bu hareketleriyle kendini ele vermiş oldu. çünkü firuze teyzenin arapça bilme ihtimali çok düşüktü. böyle basit hamlelerle aklımı karıştırmayacağından şüpheliler listeme kocasını ekletmekten kaçamadı. yeterli bilgiyi toplamıştım. şimdi eve gidip taylor swift'in love story şarkısı eşliğinde bir durum değerlendirmesi yapacaktım. kapıyı çaldım, annem açtı. nereden geliyorsun? diye sordu. konuyu değiştirmek için defne joy foster öldü 3 gün yas tuttunuz, 30 şehit öldü şimdi neredesiniz? dedim. mal mal baktı, fırsattan istifade odamın yolunu tuttum.
not: ilhan irem, taylor swift'e kanye west'in yaptığı ayıbı yapmazdı.
harun kolçak posterimi ters çevirip duvara astım. şüphelilerin isimlerini, yaşlarını, duyabildiğim kadarıyla haftalık sevişme sayılarını yazdım. o sırada babam geldi, kapıyı tıklattı. gel lan kahvaltı yap dedi. yeterli eti cinim olduğunu, kapımın önünü derhal terk etmesse merdivenlerle konuşacağımı, bir daha onu üst kata çıkarmayacağımı söyledim. öyle deyince korkmuş olacak ki hiçbir şey demeden aşağı indi. elimdeki delilleri ve düşündüklerimi facebook, twitter, inci'de paylaştım. msn iletimi ''alem arka olmuş.'' yaptım. insanlardan yardım istedim. fakat herkes oçlik peşinde olduğu için gerekli küfürleri gerekli yerlere iletip sosyal ortamdan da umudumu kestim. neden herkes bana karşı amk bir anlasam... daha sonra kapım çalındı, gelen merveydi. şaşırdım amk hangi dağda kurt öldü? diye sorup biraz gülümsedim. abi açar mısın kapıyı? dedi. önce soruma cevap ver dedim. abi aç şu kapıyı diye bağırınca daha fazla sinirlendirmemek için kapıyı açtım ve hangi dağda kurt öldü? derken gerçek bir soru sormadığımı, kendisine bir espri yaptığımı belirttim. yoksa 12 yaşında kız nerden bilsin amk nerde kim öldü * böyle esprili anlarım vardır. sivri zekamla beklenmedik espriler yapar, insanları aralıksız güldürürüm. neyse derdin ne merve? sütyensiz birini odama almadığımı biliyorsun, acele et dedim. bir fotoğraf çıkarıp, abi bu iğrenç şeyi niye yatağımın altına koydun? dedi. o iğrenç dediği şeyin david fincher'ın 25 kare tekniği olduğunu ve fight club'ın final sahnesinde bulunduğunu belirttim. merve iyi kız, hoş kız da cahil biraz galiba.. bir daha yapma böyle şeyler yeter artık dedi. konuyu değiştirmek için bu yaşar nuri öztürk saba tümer'e neden bu kadar sinirli? diye sordum. aklı karışmış olacak ki cevap vermeden çıktı odadan. ben de işime bakmaya devam ettim.
not: helena bonham carter yaşar nuri öztürk'ten hoşlanıyor. ikisinin de 3 ismi var.
duvardaki yazdıklarıma bakarak bir süre düşündüm. daha sonra benden hoşlanan öğrenci kızla şükran teyzenin akraba olduklarını farkettim. bu da firuze teyzenin kocasının benim babam olma ihtimalini kuvvetlendiriyordu. indim aşağıya annem mutfakta bir şeylerle uğraşıyordu. anne firuze teyzenin kocasıyla nereden tanışıyorsunuz? dedim daha mevzuya girmeden. böyle zekiliklerim vardır. konuya farklı bir yerden girer, karşımdaki insanın aklımın oltasına düşmesini beklerim. fakat annem git başımdan, uğraşamam gibi basit kelimelerle beni başından atmaya çalıştı. yemedim tabiki, ama yine de çok üstüne gitmeden lafı ağzından alıyım diye kim kardashian'ın en küçük kız kardeşinin model olmak istediğinden bahsettim. yine aynı basitlikte cümlelerle lafı geçiştirmeye çalışınca kafasını karıştırmak için requim for a dream'in ne kadar overrated bir film olduğundan bahsettim ona. fakat kadına işlemiyordu. anlaşılmıştı, çözülmesi için biraz daha zaman vardı. ben de yukarı çıkıp biraz kafamı dağıtmalı, başka şeylere yoğunlaşmalıydım. bu kadar düşünmek bana bile fazla gelmişti. inci'ye girip semiha berksoy ferresi yolla diyene yolluyorum başlığı açtım. pek ilgi görmeyince twitter'a girip birkaç güldüren şaka yaptım. kimse rtlemeyince face'e girip liseden arkadaşım pelin'in duvarına halil sezai paracıklıoğlu senden hoşlanıyor yazdım. 2 dakika sonra kaldırdı gönderimi oç. herkes bana karşı amk böyle dünyanın necati ateş'ini gibiyim deyip uykuya dalmaya karar verdim ve yatağa yattım. bir an önce sabah olmasını ve planlarımı hayata geçirmeyi istiyordum.
not: pelin kim kardashian'ın erkek kardeşine veriyor. eminim...
sabah kalktım erkenden reserved ne demek ola ki amk? diye düşündüm biraz. daha sonra quentin tarantino'nun adını hatırlayamadığım bir filmine gönderme olduğuna karar verip işe koyulmayı tercih ettim. merve'nin odasına inip biraz kapıyla dertleşmek istedim, fakat cevap vermedi oç. tüm dünya bana karşı birleşmiş amk deyip eticin+cappy i mideye indirdikten sonra firuze teyzelerin daireye indim. kapıyı tıkladım, açan olmadı. fakat içerde ayak sesleri vardı amk uyuyor olamazlardı. böyle zekiliklerim vardır, şeytanı ayrıntıda arar, aklımı kullanarak yerinde gözlemler yaparım. açmaları için kapıyı daha sert vurmaya başladıktan sonra firuze teyze açtı kapıyı. bir şey dememe izin vermeden bak çıkacam söyleyecem artık sizinkilere yeter böyle oğlum, acıyorum ses çıkarmıyorum dedim. sen kimsin bana acıyorsun firuzan teyze? kocanı çağır dedim. adını firuzan olarak telaffuz ettim ki onu önemsemiyor gibi bir görüntü verip, karşımda ezilmesini sağlayım. böyle hınzırlıklarım vardır. kocamı çağırırsam dayak yersin, git bak dedi. babam değil mi? döver de, sever de.. karışmayın çağırın dedim. ne diyorsun oğlum sen, çık elimi belada koyma diyor oç. eğer kocasını çağırmassa zabıta ya da pakize suda'yı çağıracağımı belirttim. fakat kadın oralı olmadı.. yetmezmiş gibi kapıyı yüzüme kapattı. oğlunuz büyüyünce önder açıkbaş gibi olacak hepiniz oç siniz deyip bizim daireye çıktım. konuyu manevi babama açma vakti gelmişti.
not: reservedla ilgili filmde pakize suda oynuyordu galiba.
kahvaltı masasına oturup bir süre herkesin uyanmasını bekledim. o sırada abraham lincoln'ün annemle ne ilgisi olabilir? diye düşündüm. neyse ki ilk uyanan babam oldu. napıyon lan burda? uyumadın mı? dedi. uyuduğumu, çünkü beynimin en fazla uyurken geliştiğini belirttim. beynini gibiyim gibilerinden ucuz bir laf etti. bu adamın aklı sıra benle taşak geçmesi çok sinirlerimi bozuyor. manevi babam olduğunu öğrendikten sonra bıçaklamayı düşünmüyor değilim. neyse buna daha fazla takılmayıp onu popülasyon genetiğinin kurucuları ingiliz biyologlar ronald fisher ve j.b.s. haldane için 1 dakikalık saygı duruşuna davet ettim. giblemedi oç.. tabi ben hiç bozmadan duygulu bir 1 dakika yaşadıktan sonra konuya girmeye çalıştım. fakat bu oç döver diye yavaş yavaş bahsetmeliydim içimdekilerden. ilk insan ademse ya bu kızını gibti, ya da oğulları kız kardeşlerini? diyerek bir sohbet konusu açmaya çalıştım. sabah sabah sürünme yine.. diyince olayı mantık boyutundan şiddet boyutuna taşımamak için lafı uzatmadım. önce sevecen olmalıydım. bak dedim sen de bu yaşıma kadar büyüttün ettin, aç susuz koymadın eti cinim ekgib olmadı sağol dedim. ne diyon sen amk? diyor oç hala işin gırgırında. baba, bak hala baba diyorum sana. sen kim olduğunu söylemedin ama ben gerçek babamı buldum dedim. ilk başta şaşırdı, sonra zekama şaşırmış olacak ki hafif gülümsedi. kimmiş? dedi joe biden dedim. oç kahkaha atıyor karşımda. ne gülüyorsun amk baktım netten ben joe biden türkiye'yi başkan yardımcısı olmadan önce defalarca ziyaret etmiş dedim. oğlum bak sinirleniyorum, gibtir git diyor bana muallaknin evladı. hayır dedemi tanımasam manevi babama böyle söylememem gerektiğini düşünücem. ama biliyorum dedemi, kesin muallaknin evladı bu. az önce buraya gelip düşünmeye başlayana kadar firuze teyzenin kocası sanıyordum. o da bafiliyor annemi ama benim babam o değil, az önce düşününce farkettim dedim. ayağa kalktı bu hiçbir şey demeden üzerime yürüdü. şiddet çözüm değil, mantıklı ol. joe biden olmayacak da kim olacak? bunu daha önce düşünmemiş olmam saçma değil mi? diyecektim saç.. diyebildim. ağzıma burnuma daldı amk. bu kez farklı oldu biraz. 1 dişim kırıldı, gözüm 10 dakika içinde hafif morlaştı. elmacık kemiklerim çok acıyordu. vurdukça da kesmedi öncekiler gibi oç. neyse bıraktı gidiyordu sen benim maddi babam değilsin dövemezsin beni diye bağırdım. maddi o anlamda kullanılmaz gerizekalı diye yanıt verip odasına gitti. hmmmm bunu biraz düşünmeliydim.
not: ronald fisher, joe biden'ı duşta seyretmiş.
submitted by sacredofdick to KGBTR [link] [comments]

SCP-055

Madde #: SCP-055 [Bilinmeyen]
Nesne Sınıfı: Keter
Özel Saklama Prosedürleri: Nesne, beşe (5) beşe (5) ve iki buçuk (2.5) metrelik ve elli (50) santimetre kalınlığında çimentodan yapılmış ve çimentodan duvarları çevreleyen bir Faraday kafesinde tutulur. Odaya girmek için ikiye (2) iki buçuk (2.5) metre boyutunda rulman üzerine yapılmış ve bilerek açık tutulmadıkça kapanıp otomatik olarak kilitlenecek bir ağır saklama kapısından geçilmelidir. SCP-055'in odasının dışına ASLA güvenlik personeli atanmaz. SCP-055'in çevresinde diğer SCP'lerin Bakımını Yapan veya Araştıran personelin bu tavsiye mantıken uygulanamaz hale gelene kadar SCP-055'in hücresinin geometrik merkezi ve kendisi arasında en az elli (50) metre mesafe koyması önerilir.
Açıklama: SCP-055 "kendi kendini tutan bir sır" ya da bir "anti memetik" idir. SCP-055'in doğası, hareket tarzı, kökeni ve fiziksel özellikleri kendi kendini saklar. Açıklamak adına:
Site 19'un SCP-055'i gerçekten nasıl elde ettiği bilinmez.
SCP-055'in ne zaman, ve kim tarafınddan ele geçirildiği bilinmez.
SCP-055'in fiziksel görünüşü meçhuldür. Açıklanamaz, ya da görünmez değildir. Herhangi bir birey SCP-055'in odasına girebilir, zihni ya da yazılı notlar alabilir, çizimini yapabilir ve de hatta video/fotoğraf çekebilir ve ses kaydı alabilir. Böyle gözlemlerin büyük bir kısmı kayıttadır. Her nasılsa, SCP-055'in fiziksel görünüşü hakındaki bilgiler SCP-055 bahsedilen şekillerde gözlemlendikten sonra insan zihninden "uçar".
Gözlem sonrası SCP-055'i betimlemekle vazifelendirilen bireyler dalgın olurlar ve göreve olan ilgilerini kaybederler; bu testleri gözlemleyen araştırmacılar gibi SCP-055'in görünüşünü çizmekle veya fotoğrafını çekmekle görevlendirilmiş personel oluşan fotoğrafını neye benzediğini sonradan hatırlayamaz. SCP-055'i kapalı devre televizyon kameralarıyla gözlemleyen güvenlik personeli tam bir vardiyadan sonra yorulmuş ve son birkaç saati hatırlamaz hale gelir.
SCP-055'in saklama hücresini yetkilendiren kişi, SCP-055'in hücresinin neden bu şekilde yapıldığı, ya da bu saklama prosedürlerinin neden böyle olduğu bilinmez.
SCP-055'in saklama çemberinin çok kolay erişilebilir olmasına rağmen Site 19' daki hiçbir personel sorulduğu zaman SCP-055'in varlığından farkında değildir.
Genelde bu dosyanın okuyucuları tarafından, tüm bu bilgiler periyodik olarak tekrar keşfedilir, bu da bu bilgiler unutulana dek en fazla bir dakika süren bir telaş ve endişe hali uyandırır.
SCP-055'den çok fazla bilimsel veri elde edilmiştir, fakat bu veriler işlenemez.
SCP-055'i yok etme çalışmaları ve muhtemelen Site 19'dan başka bir Siteye taşıma çalışmaları en az bir kere denenmiştir fakat bilinmeyen bir sebepten dolayı tüm bu çalışmalar başarısızlıkla sonuçlanmıştır .
SCP-055 büyük bir fiziksel tehdit bulundurabilir veya gerçekten yüzlerce personeli katletmiş olabilir, ve biz de bundan habersiz olabiliriz. Keter sınıflandırılmasından anlaşılacağı üzere SCP-055 kesin olarak devasa bir memetik/mental tehdit bulundurmaktadır.
Döküman #055-1: SCP-055'in bir analizi
Yazar, SCP-055'in aslında ████████████ ████████ ile elde edilmediğini ve otonom ya da uzaktan kumanda edilen ve aşağıdaki sebepler için kimliksiz bir Üçüncü taraf tarafından Site 19' a yerleştirildiğini iddia etmektedir.
gizlice Site 19'daki aktiviteleri gözlemlemek ya da müdahale etmek için
gizlice diğer SCP aktivitelerini, gözlemlemek ya da müdahale etmek için
gizlice dünyadaki insanların aktivitelerini gözlemlemek ya da müdahalede bulunmak için
diğer SCP objelerini sessizce gözlemlemek ya da müdahale etmek için
████████████'ı sessizce gözlemlemek ya da müdahale etmek için
Bu potansiyel tehditlerden herhangi birini önlemek, önerilmez ya da teorik olarak imkânsızdır.
Ek belge A:
Hey, eğer bu şey gerçekten "anti-memetik" ise bir "anti-memetik" olduğu bilgisi silinmiyor? Bunun hakkında mutlaka bir şekilde bir yanlışımız olmalı. Bir dakika, eğer ne OLMADIĞI hakkında notlar tutarsak onlar da mı aklımızdan gider? Bartholomew Hughes, NSA
Döküman #055-2: Dr. John Marachek'in Raporu
Anket takımı #19-055-127BXE başarılı bir şekilde SCP-055'in görünüşünü, bir yere kadar da, nesnenin doğasını öğrenebildi. Notlar proje metodolojisine göre alındı(████████████'e bakınız), bundan sonra hücre tekrardan kapatıldı.
Personel sorgusundan bir alıntı:
Dr. Hughes: Tamam, Şimdi sana 55 numara ilgili birkaç soru soracağım.
███████: Numara ne?
Dr. Hughes: SCP nesnesi 55. Biraz önce incelediğin.
███████: Neyden bahsettiğini bilmiyorum. 55 numaraya sahip olduğumuzu da sanmıyorum.
Dr. Hughes: Pekala, o zaman, ███████, Son iki saattir ne yaptığını sormak istiyorum.
███████: Ne? Ben… … Bilmiyorum.
Dr. Hughes: Pekala, o zaman, hepimizin 55 numaranın küremsi olmadığında ortak karara vardığımızı hatırlıyor musun?
███████: Ne neydi… Evet! Doğru! Hiç bile yuvarlak değil! Nesne 55 yuvarlak değil!
Dr. Hughes: Peki ya şimdi hatırlıyor musun?
███████: Pekala, hayır. Demek istedim ki, Ne olduğunu bilmiyorum, Ama öyle birşey olduğundan eminim. Hatırlayamadığım birşey. ve Bir küre değil.
Dr. Hughes: Bir saniye. Ne küre değil?
███████: Nesne 55.
Dr. Hughes: Nesne ne?
███████: Doktor, bir şeyin küremsi olmadığı kararına vardığımızı hatırlıyor musun?
Dr. Hughes: Ah, evet!
SCP-055'in ne olmadığı hatırlanabiliyor (gerçeklerin tam tersi), ve var olduğu bu hatıralardan anlaşılabiliyor.
Anket #19-055-127BXE'e katılan personel SCP-055 ile ilgili hatıraların tekrarlanması ile ilgili yönelim bozukluğu ve psikolojik travmalar yaşadığını söyledi. Her nasılsa, uzun süreli davranışsal veya tıbbi sorunlar gözlemlenmedi ve bu personellere yapılan psikolojik testler bu etkilerin zamanla azalıp bittiğini gösterdi
submitted by Exile_Falcon77 to KGBTR [link] [comments]

Irondebik al kurandaki celiskiler

A- Kur’an’ın Kendi İçindeki Dinî Çelişkiler:
1- Hesap gününde Allah’tan başkası şefaat edebilir mi?
Edemez / Bakara-48: Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun.
Edebili Meryem-87: Rahman’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.
Edebilir diyen diğer Ayetler: Zuhruf-86, Edemez diyen diğer ayetler: Enam-51, Bakara-123, Secde-4, İnfitar-19
2- Kötülük Allah’tan mı gelir?
Nisa -78. Nerede olursaniz olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: “Bu Allah’tandır” derler, bir kötülüğe uğrarlarsa “Bu, senin tarafındandır” derler. De ki: “Hepsi Allah’tandır”. Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?
Nisa-79. Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahid olarak Allah yeter.
3- Müslüman olmayanlar cennete gidebilir mi?
Gidebili Bakara-62. Şüphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hıristiyanlar ve Sabiilerden Allah’a ve ahiret gününe inanıp yararlı iş yapanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlar için artık korku ve üzüntü yoktur. (Ayrıca Maide-69 ) Gidemez/ Ali İmran-85. Kim İslam’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. (Ayrıca tevbe-30)
4- Cennetin genişliği ne kadardır?
Göklerle yer kada Ali İmran -133. Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun. Gökle yer kada Hadid-21. Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resulüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.
5- İlk müslüman kimdir?
Enam-163’e göre Muhammed. Araf-143’e göre Musa. Ali İmran-67’ye göre İbrahim.
6- Kur’an’daki Gaflar: (Allah’a ait olmadığı açık olan Ayetler)
Hud-2. Allah’dan başkasına kulluk etmeyin. Ben size O’nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim.
Şura-10. Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah’a aittir. İşte bu, Rabbim Allah’tır. Yalnız O’na tevekkül ettim ve ancak O’na yöneliyorum.
Tevbe-30. Yahudiler, “Uzeyir Allah’ın oğlu” dediler, Hıristiyanlar da “Mesih Allah’ın oğlu”, dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkara sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!
Zariyat-51. Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O’nun tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
En’am-104. Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.
En’am-114. Allah’tan başka bir hakem mi arayayım ki size, her muhtaç olduğunuz şeyi bildirip açıklayan kitabı, o indirmiştir. Kendilerine kitap verilenler de bilirler ki o, senin Rabbin tarafından gerçek olarak indirilmiş bir kitaptır; artık şüphe edenlerden olma.
Bu ayetlerden Kur’an’ı yazanın Muhammed olduğu açıkça belli oluyor. Hitap eden Allah değil, Muhammed. Belli ki gaf yapmış, “De ki” ekini unutmuş.
7- İblis melek midir, cin midir?
Bakara-34’e göre melek, Kehf-50’ye göre ise cindir.
Bakara-34. Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.
Kehf-50. Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis’ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis’i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!
8- İslam’da Vasiyet geçerli midir?
Bakara-180’de ölümü yaklaşanlar için vasiyet etmek şart koşulmuşken, Nisa/ 11-12 ayetleriyle vasiyetin bir hükmü kalmamış, miras taksimi zorunlu kılınmıştır.
Bakara-180. Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.
Ayete ilaveten, Muhammed’in Veda Hutbesinde şöyle dediği yazılıdır:
“Mirasçı için ayrıca vasiyet etmeye gerek yoktur.”
9- Allah’ın katına olan mesafe-zaman çelişkisi:
Secde 5. Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O’nun nezdine çıkar.
Mearic 4. Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar. Bu çelişkiye bir de Allah katındaki zaman çelişkisini ekleyelim:
Hac-47. Senden çabucak azabı getirmeni istiyorlar. Allah, asla vaadinden caymaz. Doğrusu Rabbının katında bir gün; saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
10- Allah herşeyi bilir mi?
Gaybı bilen yalnızca Allah’tır” ayetlerine rağmen Enfal/ 65-66 da Allah’ın bir müslümanın kaç düşmana bedel olduğunu ancak savaştan sonra bilebildiği anlaşılıyor.
Enfal-65. Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa ikiyüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kafirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler.
Enfal-66. Şimdi Allah sizden yükü hafifletti ve sizde bir zaaf olduğunu bildi. O halde sizden sabredecek yüz kişi olursa ikiyüz düşmana galip gelirler, sizden bin kişi olursa Allah’ın izniyle ikibin düşmana galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.
11- Evlilikte Peygambere tanınan ayrıcalık:
Ahzap-50. Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helal kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikah etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
12- Allah ve melekleri, Muhammed’e salat eder mi?
Ahzap-56. “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin, selam edin.” ayetinde Allah’ın peygambere salat ettiği ifadesi büyük çelişkidir.
Salat = Namaz, dua
Bu ayetteki salat’ın namaz anlamına gelmediğini, destek anlamı taşıdığını öne sürenler de vardır. Bu da apaçık olduğu söylenen ayetler üzerinde bırakın sıradan insanları, İslam alimlerinin dahi anlaşamadığını gösterir.
13- Allah gönderdiği kanunları, hükümleri değiştirir mi?
Bakara-106. “Herhangi bir Ayet’in hukmunu yururlukten kaldirir veya unutturursak, onun yerine daha hayirlisini veya benzerini getiririz. Allah’in herseye gucunun yettigini bilmezmisin? ”
Hac-52. Senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Nahl-101. Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
Rad-39. Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır.
Aşağıdaki ayetlerde ise farklı söylenir;
Fatır-43. “… Hayır! sen Allah’ın kanununda değişiklik bulamazsın. Sen Allah’ın kanununda asla bir döneklik bulamazsın. ”
Feth-23. “… Allah kanununda hicbir degişiklik bulamazsınız. ”
14- Tanrı’nın kitabı düzensiz, karmaşık olabilir mi?
Kur’an’ın genelinde konu karmaşası ve uyumsuzluk vardır. Bir konudan bir başka konuya atlanır. Örneğin Bakara suresinde boşanma konusu işlenirken aniden namaz kılma ve usülleri anlatılmaya başlanır. Ardından tekrar hukuk konularına dönülür. (Bakara/ 237-238-239)
Birçok surede aynı anlatımlar tekrarlanır. Bu durum Kur’an ayetlerinin karışık ve düzensiz toplandığını gösterir ki Allah’ın koruması altında olan bir kitabın böyle düzensiz olması bir çelişkidir.
15- Edison, Einstein, Ebu Talip vb. ebedi cehennemlik mi?
Ali İmran-115. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.
Bakara-217. Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.
Tevbe-17. Allah’a ortak koşanların, inkarlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedi kalacaklardır.
Müslümanların yaptığı zerre kadar işler karşılıksız kalmayacakken, inanmayanların bütün amelleri boşa gidecek ve sonsuza kadar cehennemde işkence görecekmiş. Tanrı böyle haksızlık yapar mı?
16- Şüphesi, çelişkisi olanın soru sorması yasak!
Maide-101. Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Halbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
Maide-102. Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu.
Allah’ın soru sorma yasağı koyması kadar saçma bir hareket olabilir mi? Böyle bir saçmalığı, sorular karşısında kendine güvenemeyen insan yapar.
17- Kur’an apaçık anlaşılır bir kitap mı?
Şuara-195’te Muhammed, “uyarıcılardan olabilsin diye” Kur’an’ın “apaçık bir dille” indirildiği; Zuhruf/ 2-3 ‘te daha açık olarak, ” Apaçık Kitaba yemin olsun ki şüphesiz biz O’nun düşünüp anlayasınız diye ” indirildiği; Fussilet-44’te Kur’an ayetlerinin uzun açıklamalı olmadığı; Yusuf-12’de Kur’an’ın, herkesçe “okunup anlaşılması için” indirildiği; Duhan-58 ‘de, herkese öğüt alsınlar diye kolaylaştırıldığı söylenir.
Ancak Kur’an anlaşılmaz bir yığın ayetle ve kavramla doludur. Anlaşılabilmesi için eski Kureyş Arapçasının, hadislerin, peygamberin ayrıntılı hayatının, dönem tarihinin iyi bilinmesi gerekir. Orucun kaç gün olduğu, namazın kaç vakit olduğu bile açıkça belirtilmemiştir.
18- Kıble, İslam’ın ilk yıllarında neden Kudüs’tü?
Müslümanlar kıble olarak önce Kudüs’ü sonra Kabeyi seçmişlerdir. Bu durum Bakara/ 142-145 ayetlerinde açıklanır.
Bakara-142. İnsanlardan bazı beyinsizler; «Onları daha önce yöneldikleri kıbleden çeviren sebep nedir?» diyecekler. De ki; «Doğu da Batı da Allah’ındır. O dilediğini doğru yola iletir.»
Kıble değişikliği bir çelişkidir ve Yahudilerle yaşanan çekişme neticesinde çıkmıştır. Halbuki madem önceki toplumların ve peygamberlerin de namaz kıldığı iddia edilir, öyleyse onların kıblesi neyse yine o olmalı ve hiçbir şartta değişmemeliydi.
19- Ganimetlerin tamamı mı yoksa 1/5’i mi?
Enfal-1.’de “ganimetler Allah’ın ve peygamberindir” denirken, Enfal-41’de “ganimetlerin beşte biri Allah’ın ve peygamberindir” denir.
Enfal-1. (Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir. O hâlde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.”
Enfal-41. Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. (…)
20- Peygamberler eşit mi yoksa üstün olanı var mı?
Bakara-285 ‘te Peygamberler arasında fark olmadığı söylenirken, aynı surenin 253. ayetinde; “İşte bu peygamberlerin bir kısmını diğerlerine üstün kıldık..” denir.
Bakara-285. Peygamber de, iman edenler de O’na indirilene inandı. Hepsi de Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman etti. “O’nun peygamberlerinden hiçbirinin arasında fark görmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Affını dileriz ey Rabbimiz, Dönüş sana’dır” dediler.
Bakara-253. İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. (…)
21- Kur’an Mekke ve çevresine mi yoksa tüm insanlara mı?
Enam-92. Bu da kendisinden öncekileri doğrulayan mübarek bir kitaptır ki, beldelerin anası (Mekke) ile onun çevresindekileri uyarman için indirdik. Âhirete inananlar, ona da inanırlar; onlar, namazlarına da dikkatle devam ederler.
Kalem-52. Oysa Kuran, alemler için bir öğütten başka bir şey değildir.
22- Cehennemde kapışma?!
Alak/ 15-18. And olsun ki onu perçeminden, yalancı ve günahkar perçeminden cehenneme sürükleriz. O zaman taraftarlarını çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız.
Ayet, Ebu Cehil için söylenmiş. Güçsüz bir insanın “Allah benden yana” demesine benziyor. Yani insan sözü.
23- Hitap çelişkisi: ( Ben, Biz, O, Allah)
Kur’an’da ayetlerin çoğunda Allah 3. şahıs, bazılarında 1.şahıstır. Kimi ayetlerde çoğul “biz” ifadesi, kimilerinde ise tekil ifade mevcuttur. Örneğin Hac/ 34-35 de şahıs zamirinde tam 6 kez değişiklik yapılır. Allah’tan hitap bir kitapta hep aynı zamir kullanılmalıydı.
24- Bu ayette melekler mi konuşuyor?
Zuhruf-11’de de ilginç bir kurgu vardır: “O suyu gökten bir ölçüye göre indirir. Biz onunla ölü memleketi diriltiriz”. Suyu indiren Allahsa, ölü memleketi dirilten kim? Kur’an’ı Allah gönderdiyse bu “biz” diyen kimler?
25- Allah mı şair? Muhammed mi?
79 ayetlik Rahman suresinin 31 ayeti aynıdır. ” Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz” ayeti sürekli tekrarlanmıştır. Benzer tekrarlara başka surelerde de rastlanır. Bu acaba Muhammed’in mi yoksa Allah’ın mı edebi özelliği, keyfiyetidir?
26- Kıyametin saatini Allah bilmiyor mu?
Füssilet-47. Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi ona (Allah’a) havale edilir. Anlaşılan melekler Allah’tan daha iyi biliyor herşeyi.
27- Allah kimin neye taptığını bilmiyor mu?
Sebe-40. O gün Allah, onların hepsini toplayacak; sonra meleklere: Size tapanlar bunlar mıydı? diyecek. 41. (Melekler) derler ki: “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. Hayır, onlar cinlere ibadet ediyorlardı. Onların çoğu cinlere inanıyordu.”
28- Allah insan gibi yemin eder mi?
Naziat suresi de şöyle başlar: “(1) Canları boğarcasına şiddetle çekip alanlara and olsun, (2) Canları kolaylıkla alanlara and olsun, (3) Yüzüp yüzüp gidenlere and olsun, (4-5) Yarıştıkça yarışan ve işleri yöneten meleklere and olsun “.
Ayrıca Kur’an Allah’ın yeminleri ile doludur. Arapların çok yemin ettiği özelliği bilinir de Allah’ın bu kadar çok yemin etmesi anlaşılmaz. Yoksa bu yeminler Muhammed’in yeminleri midir?
29- Allah küfreder mi?
Enam-108’de “Allah’tan başkasına tapanlara sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah’a söverler.” denmesine rağmen;
Bakara-171, Araf-179, Furkan-44, Tevbe-28, Bakara-65, Maide-60, Cuma-5, Araf-176 da farklı inançlardakilere hayvan, eşek, köpek, domuz, pislik, maymun diye sövülmüştür.
30- Büyüyünce hayırsız evlat olacağı sanılan çocuğun öldürülmesi:
Kehf-80. ” Oğlana gelince, onun ana-babası mümin kimselerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkara sürüklemesinden korktuk.”
Hiçbir suçu olmayan bir çocuğu, ilerde anne-babasına karşı kötü davranma ihtimali nedeniyle öldürmek ne derece haklı bir gerekçedir? Sanki bütün hayırlı anne-babaların hayırsız çocukları öldürülüyormuş gibi aktarılan bu maval doğru mudur?
31- Muhammed’in onca eşine ilaveten evlatlığının eşiyle evlenmesi:
Ahzap-37′ de hoşlandığı evlatlığının karısı Zeynep’le evlenebilmesi için, ahlaki bir adet olan evlatlığın öz evlat gibi görülmesi kuralının kaldırılması etik açıdan yanlış değil midir?
32- Allah’ın velisi var mı yok mu?
İsra-111. Ve de ki: “Övgü, allah’adır. O çocuk edinmemiştir, yönetimde ortağı ve zillettten ötürü de bir veliside yoktur.” O’nu alabildiğine Yücelt. Yunus-62. Uyan! Allah velilerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar!
33- Yaratan mı? Yaratanlar mı?
İhlas-1. De ki; O Allah bir tektir.
Saffat-125. Yaratanların en iyisini bırakıp da Ba’l’e mi taparsınız?
Yaratanların en iyisi Allah’sa diğer yaratanlar kim?
34- Allah yardıma muhtaç mıdır?
İhlas-2. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir )
Muhammed-7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.
35- Yer ve gök kaç günde yaratılmıştır?
6 günde : (Araf-54) (Yunus-3) (Hud-7) (Furkan-59) 8 günde : (Füssilet/ 9-12)
36- Kölelik evrensel mi?
Nahl-75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Kur’an’daki ayetler evrensel ise; İnsanlar arasında ayrım, köleliğin kaldırılmamış olması yanlış değil midir? Bu durumda kölelik kıyamete kadar meşrulaştırılmış olmuyor mu?
37- Kur’an’da neden sadece İsrail’e gönderilen peygamberler var?

Kur’an’da bildirilen peygamberlerin neredeyse tamamının Yahudi olması, her kavme peygamber gönderildiği belirtilmesine rağmen başka milletlerden tek örneğin olmaması nasıl açıklanabilir? “
Neden peygamberler hep aynı soydan?
124.000 peygamber” bir hadis uydurması olsa bile, peygamberlerin İbrahim’in soyundan olduğu iddiası büyük bir çelişkidir. Demek ki İbrahim’in soyundan olmayanlara peygamberlik verilmemiştir. İngilizler, Fransızlar, Japonlar, Türkler, Ruslar, Kızılderililer, zenciler İbrahim soyundan olmadığına göre her millete peygamberlik verildiği iddiası doğru olamaz. Olsaydı, bir tanesinin bile izi olmaz mıydı? Halbuki tümü Ortadoğu’dan ve Sami kökenli. Demek ki hepsi Sami uydurması..
38- Musevilere “Yahudi” denmesi:
Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık.
Kur’an’da Musevilerden Yahudi diye bahsediliyor. Halbuki o dönemde Yahudi olduğu halde Hristiyan olanlar çok. Madem ki “Hristiyan” yani “İsacı” diyor, “Musevi” yani “Musacı” da denebilirdi. Bu genelleme yanlıştır. Günümüzde de Yahudi olanlar içinde ateisti, dinsizi, Hristiyanı, müslümanı, Budisti vardır.
Ayrıca bir millete bir gıdanın yasaklanıp, diğer milletlere serbest bırakılmasının mantığı olabilir mi? Örneğin “Türklere balık yemeyi yasakladık” dense bu kabul edilebilir mi?
  1. İnananlar Muhammed’in kulu mu?
Zümer-10. Kul ya ıbadillezıne amenütteku rabbeküm lillezıne ahsenu fı hazihid dünya haseneh ve erdullahi vasiah innema yüveffes sabirune ecrahüm bi ğayri hısab
Ayet, “De ki ey inanan kullarım” ile başlıyor.
De ki: ‘Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah’ın arz’ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.’
Muhammed, inananlara “kullarım” diye sesleniyor. Bazı meal tahrifatçıları bu hatayı kamufle edebilmek için mealin başın “Bizim adımıza de ki” ya da “tarafımdan söyle” gibi ilaveler yapmışlar. Halbuki Arapçasında bunlar yok. Bazıları da “Kullarım” değil, “kullar” olarak çevirmiş.
Eğer Kur’an’ı Allah gönderseydi ayette Allah’ın “de ki” demeyip direk kendisinin söylemesi gerekirdi. Ya da “İnanan kullarıma de ki” şeklinde olmalıydı.
Aynı ifadeyi Zümer-53’de de görmekteyiz:
Zümer-53. De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
40- “Günah Çıkarma” Kur’an’da da var!
Tevbe-102. Onlardan (Münafıklardan) bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 103. Onların mallarından, onları günahlarından arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlara huzur verecektir. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
41- Meleklerden peygamber olur mu?
Muhammed’e inanmayanlar ” Elçi olarak bize bir melek gelmelsi gerekmez miydi” derler. Buna şu yanıt verilir:
İsra-95. De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.”
Mantıklı. Dünyada insanlar yaşadığına göre melekten peygamber olmaz. Gelgelelim meğer öyle değilmiş. İsra-95’de melekten peygamber olamayacağı söylenirken; Bakın aşağıdaki ayette ne diyor:
Hac-75. Allah, meleklerden ve insanlardan peygamberler seçmiştir; şüphe yok ki Allah, duyar, görür.
42- Cehennemde sadece ne yenir? Zakkum mu? Darı dikeni mi? Yoksa kanlı irin mi?
Duhan/ 42-43-44. Doğrusu (cehennemde) günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
Gasiye suresi 6. ayeti öyle demez.
Leyse lehüm ta’amün illa min dariy’ın.
Onlar için darı dikeninden başka bir yiyecek yoktur.
Hakka-36. Ve lâ taâmun illâ min gıslîn
“Kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur.”
Zakkum ağacı ile darı dikeni çok farklı bitkiler olduğuna ve kanlı irinle de eş anlamlı olmadıklarına göre ayetler arasında çelişki mevcuttur.
  1. Dünya oyun ve eğlence yeri mi?
Duhan 38. Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
Enbiya 16. Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.
Enam 32. Dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?
Muhammed 36. Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez.
Duhan ve Enbiya suresinde dünyayı oyun ve eğlence olsun diye yaratmadığını söyleyen Allah, diğer iki surede tersine dünyanın oyun ve eğlence yeri olduğunu söylüyor. Bu, açıklanabilir bir çelişki değildir. Belli ki Muhammed’in zaman içinde fikri değişmiş ama daha önce ne yazdığını unutmuştur. Allah olsaydı, unutmaz ve böyle bir çelişkiye sebep olmazdı.
  1. Bebeğin sütten kesilme süresi kaça ay?
Lokman 14. Gerçi biz insana, anasına ve babasına itaati de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. (Biz insana): «Bana, anana ve babana şükret» diye de tavsiye ettik. Dönüş, ancak banadır.
Ahkaf 15. Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.”
Parantez içinde belirtilenlerle hamilelik döneminin katıldığını kabul ettiğimizde toplamda 30 değil, 33 ay yapar. Hamilelik 9 ay + Emzirme 24 ay = 33 ay. —- Allah 3 ay eksik mi söylemiştir, yoksa Allah2ın sözlüğünde “yaklaşık” sözcüğü mü yoktur acaba?!
  1. Önce Yer mi düzenlendi yoksa Gök mü?
Fussilet ve Bakara suresindeki ayetlere göre önce yer sonra gök.
Fussilet (9-10). De ki: “Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.” O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.
Fussilet (11-12). Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk.İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.
Bakara 29. O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.
Gelgelelim Naziat suresinde durum tam tersidir:
Naziat (27-29). Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti, onu yükseltip düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.
Naziat (30-33). Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere, yerden suyunu ve otlağını çıkardı ve dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
Bundan daha büyük bir çelişki olur mu? Allah, göğü mü önce düzenlediğini, yoksa yeri mi önce düzenlediğini birbirine karıştırır, bir ayette yer, başka ayette gök der mi? Böyle bir karışıklığı bir tanrı değil, bir insan yapar ancak..
  1. Allah insanların inanmasını mı ister inanmamasını . mı?
İsra 45-46. Kur’an okuduğunda, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz. Kur’an’ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur’an’da sadece Rabbinin birliğini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.
Meryem 83. Görmedin mi, biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.
Bir insanın başlangıçta bir fikre, bir ideolojiye, bir dine inanmaması, ölene kadar inanmayacağı anlamına gelmez. Örneğin Muhammed’e de Mekke döneminde 300-400 kişi inanmış, diğerleri inanmamıştı. Ama 10 yıl sonra zorla ya da kendi isteğiyle onbinlerce insan inanmış oldu. Ömer bile ilk sıralar inanmamış hatta Muhammed’i öldürmeyi kafasına koymuştu. Halid Bin Velid Kureyşlilerin komutanıydı, Bedir ve Uhud Savaşlarında az müslüman öldürmemişti. Yani, en büyük düşmanlardan, Kur’an tabiriyle en büyük kafirlerden biriydi. Ama hudeybiye anlaşmasından sonra müslüman olmuştu. Ebu Süfyan, karısı ve hamza’nın ciğerini yiyen Hind, oğlu Muaviye, Hamza’yı öldüren ve ciğerini söken Vahşi ve daha bir yığın kafir, sonradan müslüman olmuşlardı. Ama ayetlere göre Allah, inanmayanların üzerine şeytanları gönderip kışkırtıyor ve onları daha fazla günaha, daha fazla kötülüğe zorluyor. Kur’an’ı anlamamaları için engeller koyuyor. Mantıklı olduğu söylenebilir mi?
B- KUR’AN’DAKİ BİLİMSEL ÇELİŞKİLER
1- Tarık Suresi 7. ayet:
(Bu su- meni) Bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkar.
Tıp, testislerden diyor.
2- Cennetin genişliği göklerle yer kadar mı?
Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. (Âli İmran Suresi-133)
Yer’den kastedilen dünya gezegeni olduğuna göre, dünya da uzayda diğer gök cisimlerinden bir olduğuna göre “gök ile yer kadar” demek anlamsız bir ifadedir. Hatta bu ifadeden yerin altta, uzayın ise üstte algılandığı anlaşılmaktadır.
3- Dünyanın 4 günde, göklerin ise 2 günde yaratılmış olması: (Füssilet/11-12)
  1. De ki: “Siz gerçekten yeri iki günde yaratanı inkar edip duracak mısınız? Birde O’na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün alemlerin Rabbidir.
  2. Hem ona üstünden ağır baskılar (dağlar) yaptı, onda bereketler meydana getirdi ve onda azıklarını dört gün içinde araştıranlar için bir düzeyde takdir buyurdu.
  3. Sonra göğe doğruldu da o bir duman iken ona ve yere: “İkiniz de ister istemez gelin!” dedi. İkisi de: “isteye isteye geldik.” dediler.
  4. Böylece onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) işlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donattık ve koruduk, işte bu, hep o çok güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.
4- Yerin göklerden önce yaratılmış-düzenlenmiş olması: Füssilet/10-12
5- Miras dağıtımındaki avl yöntemi gerektiren matematik hatası. (Nisa/10-12)
https://panteidar.wordpress.com/2009/10/27/kuranda-matematik-hatasi/
6- Güneşin kara çamurlu bir suya batması.
Sonunda güneşin battığı (mağrib) yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta (Garabe) buldu, yanında bir kavim gördü. (Kehf Suresi-86)
Ayetten; dünyayı göğün altında uçsuz bucaksız bir yer olarak gören ve göz yanılmasından dolayı güneşin dünyanın batısında bir çamur gözesine battığını sanan bir yanlış bilgiye sahip olunduğu anlaşılmaktadır.
7- Ortadoğuda yetişen Hurma, üzüm gibi meyvalardan bahsedilip batıda yetişenlerden hiç bahsedilmemesi.
Kur’an’da genelde tüm konular Ortadoğu’ya, Arabistan’a özgüdür. Örneğin yağmurdan, rüzgardan bahsedilir ama kardan, doludan, buzdan bahsedilmez. Hayvanlardan ve bitkilerden bahislerde de böyledir. Batıya özgü meyvalar hiç geçmez.
8- Kalbin beyin fonksiyonlarına sahip gösterilmesi.
Duygular, düşünceler, inançlar kalbin mi beynin mi fonksiyonları? Bakara/97-260-283, Kehf-28, Şuara-195
9- Ay’ın yarılması:
Kamer-1. Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.
10- Gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımın Allah’ın insanları korkutma ve cezalandırma aracı olduğu:
Rad/12-13. O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir. Gök gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır.
11- Her canlının çift yaratıldığı:
Zariyat-49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.
Her canlı çift değildir. Bakteriler, virüsler bölünerek çoğalırlar.
12- Rahman-14. Allah insanı, pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı:
Halbuki benzer bir hayvanın dna’sı üzerinde yapacağı değişiklikle insanı yaratması daha bilimsel olmaz mıydı?
13- Kısasa Kısas:
Bakara-178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir.
Kısas’ın çağdaş hukukta geçerliliği olabilir mi? Bu ayetle Kur’an’ın evrenselliğinden bahsedilebilir mi?
14- Denizin yarılması, ölünün diriltilmesi gibi bilim dışı sözde mucizeler.
15- Hayvanların 8 çift olması:
Zümer-6. Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah’tır. Hükümranlık O’nundur, O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O’nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?
Sekiz çift hayvan az değil mi? Hangileri acaba? At, eşek, deve, koyun, keçi, öküz-inek, tavuk-horoz, hindi, ördek, tavşan, kuş, balık, kedi, köpek, balarısı… Aşağıdaki ayetlerde açıklanıyor hangileri olduğu:
Enam-143. Sekiz çift yarattı: Bir çift koyun, bir çift keçi. (…) Enam-144. Deveden bir çift sığırdan da. (…)
16- Yıldızların şeytanlar için atış tanesi olduğu:
Mülk-5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.
Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor. Boyutları küçük sanılıyor. Hatta göktaşı ile karıştırılıyor. Güneş ile yıldızlar farklı düşünülüyor. Koca yıldız, belki de dünyanın yüzlerce misli büyüklüğünde, ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor. Sadece tek başına “yıldızların düşmesi” ifadesi bile yıldız’ın ne olduğunu bilenler için dinlerin uydurma olduğunu kanıtlamaya yeterlidir. Çünkü Tevrat, incil ve Kur’an’da aynı büyük yanlışa düşülmüştür.
17- Savaşçı Melekler:
Al’i İmran/124-125. İnananlara: “Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?” diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle yardım edecektir.
Savaşta müslümanlara melek ordusuyla destek veriliyormuş. Bugünlerde çok ihtiyaç var bu melek ordusuna ama Allah’tan tık yok, umursamıyor sanki.. Melek ordusu bilimdışı değil mi? Allah onun yerine müslümanları güçlü kılmış olsa daha doğru olmaz mı? 165. (Bedir de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud’da) kendi başınıza geldiği için mi “Bu nasıl oluyor!” dediniz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.
Galip gelinen savaşta melekler var, mağlup olunanda neden yardımcı olmamışlar acaba? Galibiyet meleklerden, mağlubiyet insanların hatasından mı? 18- Ay’ın nur olduğu:
Yunus-5. O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.
Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor.
19- Bir gecenin bir ömre bedel olması:
Kadir-3. Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır!
Sadece bir gece, bin aydan yani yaklaşık bir ömürden nasıl daha hayırlı olabilir?
20- Tatlı suda inci ve mercan yetiştiği:
Rahman suresi 19-22 ayetleri ile Furkan suresi 53. ayetinde geçen iki denizin birbirine salındığı-karıştırıldığı ama aralarında bir engel olduğunu yazan ayetlerde denizlerden birinin suyunun içilebilen tatlı su olduğu, diğerinin acı ve tuzlu su olduğu yazılıdır. Rahman-22’de her ikisinde de inci ve mercan yetiştirildiğini yazar. Halbuki tatlı suda inci ve mercan yetişmez. Suni olarak inci yetiştirilse bile mercan hiç yetişmez.
21- Göğün, yıldızların yere düşmesi:
Bilindiği gibi, dünya evrende bir toz tanesi kadar küçük bir gök cismi ve güneşin bir uydusu. Ama Kur’an’a sanki dünya altta, bütün yıldızlar üstteymiş ve Allah tutmasa yere düşermiş şeklinde yansıtılmış. Bu da Kur’an yazarının bilimsiz şartlarda yetişen bir insan olduğunu gösteriyor.
Hac 65. Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
22- Dünyanın düz olduğu:
Kur’an’ın yer ve gök ayetlerindeki ifadelerinden yeri uçsuz bucaksız düz bir alan, göğü ise yerin üzerinde bir kubbe olarak düşündüğü net olarak anlaşılır. Örneğin “Cennetin genişliği göklerle yer kadardır” ifadesi, yerin bir gök cismi olmadığının sanıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Sanki bir uçta yer diğer uçta 7. gök varmış gibi düşünülmektedir. Ayrıca Fussilet suresinde yerin ayrı göğün ayrı yaratıldığı ifadeleri de bunu göstermektedir.
Bundan çok daha net olarak Şems suresi 6. ayetinde düzlenmiş olan yere yemin edilir. Ancak bu ayet mealciler tarafından tahrif edilerek yayılıp döşenmiş olarak çevrilmiştir.
Şems 6. Vel ardı ve mâ tahâhâ. — Ve yere ve onu düzleyene.
taha düzlemek demektir, tahiv kökünden düzgün sözcüğünden gelir. Elmalılı tefsirinde belirtilmiştir. Haznevi tefsirinde de 6- Yer´e ve onu düzeltene, şeklinde çevrilmiştir.

C- KUR’AN İLE TEVRAT ARASINDAKİ ÇELİŞKİLER
1- İbrahim’in babasının adı; Tevrat’a göre Tarah, Kur’an’a göre Azer.
2- İbrahim’in kurban etmek istediği oğlu; Tevrat’a göre İshak, Kur’an’a göre İsmail.
3- İsmail Tevrat’a göre peygamber değil, Kur’an’a gore peygamber.
4- Süleyman; Tevrat’a göre kral, Kur’ana göre peygamber.
5- Davud; Tevrat’a göre kral, Kur’ana göre peygamber.
6- Cennette Havva’yı aldatan Tevrat’ta yılan, Kur’an’da şeytan.
7- Tufan Tevrat’a göre tüm dünyaya, Kur’ana göre sadece Nuh’un kavmine.
8- Nuh’un gemisi; Tevrat’a göre Ararat dağına, Kur’an’a göre Cudi dağına.
9- Haman; Tevrat’ta Pers kralının yardımcısı, Kur’ana göre firavunun taş ustası.
10- Tanrının adı; Tevrat’ta YHWH, Kur’an’da Allah.
11- Tevrat’a göre insan, tanrının suretinde yaratılmıştır. Yani tanrı, insanın en mükemmel halidir. Ama Kur’an’a göre Allah’ın eşi-benzeri yoktur.
12- Putlara tapmadığı için ateşe atılan; Tevrat’ta 3 Yahudi, Kur’an’da İbrahim.
13- İmran; Tevrat’a göre Musa’nın babası, Kur’an’a göre İsa’nın dedesi.
14- Savaşa giderken, dizlerinin üzerine çökerek su içen askerlerin komutanı Tevrat’a göre Gideon, Kur’an’a göre Talut.
15- Deve eti Tevrat’ta haram, Kur’an’da helal.
Yahudiler Muhammed’e gelip; ” Sen İbrahim’in tevhid dinini getirdiğini söylüyorsun ama o senin gibi deve eti yemezdi, çünkü haramdı.” derler. Bunun üzerine gelen ayette şöyle der:
Ali İmran-93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.”
Tevrat’ı okuduğumuzda devenin yasak edilmiş olduğunu görmekteyiz:
Levilile 11:4-24. Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.
Bu durumda deve daha sonra temiz ve eti yenebilir hale evrimleştirilip mi helal kılınmıştır? Yoksa zaten temiz ve helaldi de Tevrat mı tahrif edilmiştir? Sebebi Kur’an’da belirtilir:
Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.
Dünya halklarından sadece Yahudilere konan bir yasakmış!!
D- KUR’AN İLE İNCİL ARASINDAKİ ÇELİŞKİLER
1- İsa bebekken, İncil’e göre mucize göstermemiş, Kur’an’a göre göstermiştir. Konuşmuş ve peygamber olduğunu söylemiştir.
2- İsa, İncil’e göre çarmıha gerilmiştir. Kur’an’a göre çarmıha gerilen İsa değil, İsa’ya benzeyen başka biridir.
3- Kur’an’a göre İncil’de Ahmet’den bahseder, İncil’de Ahmet ismi geçmez.
4- Şeytan, İncil’e göre melek, Kur’an’a göre cindir.
5- Şeytan, İncil’e göre Tanrı ile aynı mertebeye ulaşmak istediği için, Kur’an’a göre ise Adem’e secde etmediği için lanetlenmiştir.
6- İncil’e göre iyilikler Tanrıdan kötülük şeytandan, Kur’an’a göre hayır da şer de Allah’tandır.
7- İncil’de bir aziz olarak geçen Yahya’nın babası Zekeriya, Kur’an’da peygamber olarak geçer. Buna karşın Tevrat’taki Zekeriya peygamberden hiç bahsedilmez. Yani Kur’an’da Meryem’ler karıştırıldığı gibi, Zekeriya’lar da karıştırılmıştır
submitted by karizma_huso to KGBTR [link] [comments]

iddia var ne demek video

11 Agustos 2019 iddaa tahminleri Youtube'da Telif hakkı korunan içerik içerir veya Videonuzda reklam görünebilir ne demektir İDDA ANALİZ UYGULAMALARI Flaş iddia : Kayıkçı kavgasının asıl sebebi üçüncü ittifak oluşumunu perdelemek Sesli Makale Rüyada Diş Görmek Ne Anlama Gelir, Ne demektir? Rüyada Okul Görmek Ne Anlama Gelir, Ne demektir? İddaa Kupon Oluşturucu V4.0 ! / FİNAL EDITION ! İDDA ÇİFTE ŞANS 1-2 TAKTİĞİ İddaa'da ÜST bulma taktiği % 100 2018 - YouTube Yecüc Ve Mecüc Seddi'ne Ait Olduğu İddia Edilen ...

KG var ne demek? İddaada zamanla çok farklı oyun çeşitlerine oynanmaya başladı. Bunlardan biri de yazımızın da başlığı olan kg var oyunudur. Kg var ne demek denildiğinde kg ifadesinin açılımının öncelikle karşılıklı gol olduğunu söylemeliyiz. Yani kg var demek karşılıklı gol var demektir. Karşılıklı gol var oyununda karşı karşıya gelen iki takımın KG var ne demek, anlamı hangi manadadır ve neyin kısaltılmışıdır şeklinde sorulan ne kadar kafa karıştırıcı soru varsa da onu anlatalım. Çok sevdiğim ziyaretçilerim; kg demek karşılıklı gol demektir. Peki oradaki var kelimesi neyi belirtiyor? İşte asıl önemli olan da bu. Karşılıklı gol kelimelerinin kısaltılmışı olmakla beraber ”var” dersek eğer her iki İddaa karşılıklı gol ne demek, nasıl oynanır? İlk olarak kg var nedir onu açıklayalım daha sonra karşılıklı gol var nasıl oynanır resimli olarak anlatacağız. Karşılıklı gol var adından belli olacağı gibi müsabaka da olan iki takımın da maç içerisinde gol atması gerekiyor. Kimin kaç tane attığı veya kimin Bu seçenekler arasında ilk yarı sonucu ile beraber meç sonucu, ilk yarı sonucu, maç sonucu, maç skoru, kornerler, karşılıklı gol var veya yok, toplam gol sayısı gibi seçenekler bulunmaktadır. Bizler bu yazımızda seçenekler arasında yer alan X/1 İddaa Ne Demek hakkında detaylar paylaşacağız. Ardından sizlere iddaa karşılıklı gol var nasıl oynanır konusunda sizlere bilgiler verecek ve kupon üzerinde nasıl işaretleyebileceğinizi sizlere görsel olarak anlatabileceğiz. İddaa müsabakalarında sıkça gördüğümüz karşılıklı gol var birbiri ile karşılaşan iki takımında birbirine gol atacağı anlamına gelir iddaa da karşılıklı gol nasıl oynanır? Karşılıklı gol var ne demek ? Karşılıklı gol var yok örneğine bakın. iddaa karşılıklı gol var taktiği, karşılıklı gol yok ne demek? Nesine canlı sonuçlar, sistem hesaplama. Günün Haberleri - İYİ Partili Ümit Özdağ'ın partisinin HDP ile bir Anayasa hazırlandığı iddiası... İYİ Parti, CHP, Saadet ve HDP'nin ortak hazırladığı iddia edilen taslak metin gündemde bomba etkisi yarattı. CHP Milletvekili İbrahim Kaboğlu'nun 2019'da duyurduğu o çalışmaya ilişkin İYİ Parti'den bugün ne açıklamalar... İddaa Kg var yok ne demek nasıl oynanır yada ne kadar kazançlı bir tahmin olduğundan yazımızda detaylı bir şekilde bahsedeceğiz. Özellikle iddaa’ya yeni başlamış oyuncuların terimler konusunda son derece sıkıntıları bulunmaktadır. Bu sebepten dolayı sizlere KG yok yada KG var ne anlama gelmektedir hemen detaylı bir KG var ne demek, anlamı hangi manadadır ve neyin kısaltılmışıdır şeklinde sorulan ne kadar kafa karıştırıcı soru varsa da onu anlatalım. Çok sevdiğim ziyaretçilerim; kg demek karşılıklı gol demektir. Peki oradaki var kelimesi neyi belirtiyor? İşte asıl önemli olan da bu. Karşılıklı gol kelimelerinin kısaltılmışı olmakla beraber ”var” dersek eğer her iki İddaa im nedir? İdda iy-ms ne demek? İddaa da yer alan ilk yarı - maç sonucu terimleri neler? Çoğu iddaa oynayan kişilerin bir çok kategorilerden haberlerinin ummadığını düşünüyorum.Kupon oluştururken doğru seçenekleri işaretlediğiniz zaman kazançlarınızı yüksek olacağından eminim, bu yüzden iddaa da yer alan ilk yarı ve maç sonuçları (iddaa im nedir) ile

iddia var ne demek top

[index] [7876] [9472] [5868] [4709] [181] [1429] [9089] [661] [8272] [1036]

11 Agustos 2019 iddaa tahminleri

iddaa aü ü ne demek, iddaa vurgun, iddaa videoları, iddaa veren siteler, iddaa vip grup, iddaa ve ganyan, iddaa varsa heyecan var, iddaa vip, iddia var, iddaa value taktiği, iddaa vurgun ... Merhaba arkadaşlar :2018 liglerin yeni başlamasından dolayı 2.5 üst 3.5 üst ilk yarı 1.5 üst bulma taktiği video da izleyebilirsiniz. İyi seyirlervideoları ... iddaa gol var taktigi ... iddia ile 5 ayda, iddaa ihalesi, iddaa iddaa, ... iddaa aü ü ne demek, iddaa vurgun, iddaa videoları, iddaa ve ganyan bayileri kaç para kazanıyor, Rüyada Gelin Görmek Ne Demek? - Duration: 0:47. ... Hayatta Her Şey Var 378,335 views. ... ŞOK İDDİA! İkinci Dalga Ne Zaman ve Neler Olacak? - Duration: 13:12. Hamza Yardımcıoğlu 61,743 ... "Bir yandan itişip kakışma görüntüsü verilirken, SP ve İyi Parti ile Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın bir araya gelerek Cumhuriyet ve Millet ittifakları dış... Ye'cüc Ve Me'cüc Seddi.Ücretsiz Abone Olun.. www.youtube.com/kulttvHint Kaynakların da Koka Vikoka, Yahudi ve Hristiyan Kaynakların da Gog ve Magog İslam Kay... Rüyada diş dökülmesi ne demek? ... Hayatta Her Şey Var 242,045 views. 2:35. Rüyada Islık Görmek Ne Anlama Gelir, Ne demektir? ... ŞOK İDDİA! İkinci Dalga Ne Zaman ve Neler Olacak? ’’Ayrıntılar / İÇERİK’’ kısmında ‚’’eşleşeni oynat’’ sekmesi/linki var. Oraya tıkladığınızda Doğan Holding, kendisine ait olduğunu iddia ettiği 2:23 – 3:18 ... iddia academy, idda alt üst ne demek, idda bayi, idda banko, idda bahis, iddaa bestesi, iddaa bülteni, iddaa bayileri, ... iddia var, Category Howto & Style; Show more Show less. HAZIRLADIĞIM KUPON VE ORAN ÖRNEKTİR Daha Fazlası İçin Kanalıma Abone Olup Videolarımı Beğenerek Bana Destek Olabilirsiniz Arkadaşlar Bir Sonraki Videoda Görüşmek Üzere. iddaa, iddia ...

iddia var ne demek

Copyright © 2024 hot.realmoneytopgames.xyz